bölüm 19 ; cam gibi olacaksın bu hayatta, kıranı keseceksin
çalıyor ; dolu kadehi ters tut - karanlık***
Orman karanlık, soğuk ve sessizdi. Beacon Hills böyleydi; soğuk ve yalnız. Sizi olduğunuzdan daha yalnız hissettirirdi. Ama burada doğup büyüdüyseniz, bilirdiniz ki, yalnızlık güvenlidir. Yalnızken sizi incitecek, duygularınızı parçalayacak, bedeninizi ezecek kimse yoktur. Beacon Hills ormanları da yalnız ve soğuktu ama o an için bizi incitecek hiçbir şey yoktu.
Elimdeki çubukla Lydia'nın çubuğuna vururken "Yanıyor," dedim. "Çek şunu."
Yarısı kahverengiye, diğer yarısı ise siyaha dönmeye başlamış marşmeloyu ateşten çekerken bana ters ters baktı. "Seninki yandı bile aptal."
Yanarak çubuğumdan ateşe düşen marşmelodan umudumu uzun zaman önce kesmiştim. Yanık şeker kokusu berbat bir şeydi. Ateşte marşmelo pişirmekten nefret ediyordum. Çubuğu yere atıp ellerimi montumun cebine sokarken "Böyle plânlamamıştım," dedim.
"Hadi ya," dedi Braeden ateşin diğer tarafından bana alaycı bir sırıtmayla bakarak. "Ne tesadüf. BEN DE NOEL TATİLİMİ SİZ AHMAKLARLA GEÇİRMEK İSTEMEMİŞTİM!"
Ellerim hâlâ cebimdeyken öne kaykıldım. "ULAN DURDURSAYDIN YA BENİ! HADİ BEN GERIZEKALIYIM-"
"Kesin sesinizi," diye araya girdi Scott. Isaac'le aynı evi paylaşmaktan hiç mutlu değildi ve beni her an boğabilirdi. "Evde bilgisayar oyunu oynayabilirdim."
"Dizimin yeni bölümü yayınlanacaktı," diye mırıldandı Lydia.
Malia iç çekip "Dizisinin yeni bölümünü izleyebilirdik," dedi. Yanında oturan Kira, pişmiş bir marşmeloyu ağzına tıkınca sincap gibi görünen yanaklarla "Teşekkürler," diye mırıldandı.
"Hay sizin ağzınıza sıçayım ben." Ayağımla yerdeki ince kar tabakasını tekmeledim. Ateşe sıçrayan birkaç damla su, cızırtılara sebep oldu. "Derek'le birlikte ağaç süsleyebilirdim."
"Lanet ağacı hâlâ süslemedin mi?" Ethan bıkkınca sordu.
Noel arefesinde ağaç aramakla o kadar meşguldük ki, onu bulup eve döndüğümüzde hiçbirimizin süslemeye hâli kalmamıştı. Sabah kalkıp süsleriz diye düşünürken kendimi Derek'in altında bulmuştum ve yüzünün yarısı his kaybı yaşarken onu güçlükle durmaya ikna etmiştim. Ve daha ne olduğunu anlayamadan akşam olmuştu. Babam arkadaşlarımla kaliteli vakit geçirmemiz gerektiğini düşündüğü için Melissa'yı -Scott'ın annesi- ve Bayan Martin'i aramıştı. Sonuçta kendimizi burada bulmuştuk. Bu yüzden keyifsizdim ve Ethan'ın sorusu da buna yardımcı olmuyordu. Sertçe geri yaslanırken "Çok biliyorsan git benim için süsle," diye söylendim.
Danny bana ters bir bakış attı. İç çektim. Derek burada olsaydı, o da Danny'e ters bir bakış atardı. Kaşları memnuniyetsizlikle kıvrılır, dudakları gerilir ve o yakışıklı çenesi kasılırdı ve... Ve soğuğa rağmen pantolonumun içinde yeni bir şişlik belirmişti. Harika.
"Sikerler," diyip ayaklandım. Bu gece anneme ait kutuları karıştırıp kahrolasıca büyüyü bozacaktım. Sonra da Derek'i bütün gece esir alacaktım. Ya da o beni esir alırdı. Ömür boyu, bir gece, fark etmezdi. "Ben gidiyorum."
"Nereye gidiyorsun?"
"Eve." Duraksayıp etrafıma baktım. "Ne taraftan gelmiştik?"
Ateşin etrafına bir sessizlik çöktü. Döndüm ve ateşin turuncu ışığında hepsinin yüzlerine tek tek baktım. Herkesin yüzünde aynı ifade vardı: sıçtık ifadesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faculty of those stuck in the past | sterek [b×b]
FanfictionTEEN WOLF FANFICTION | sterek | b×b Hayat size çok şey öğretebilirdi. Ama Stiles Stilinski'ye göre, hayat size bir bok öğretmiyordu. Bunu kampüsün ortasında sebepsizce gözyaşlarına boğulduğunuzda ya da yemekhanedeki bezelyeler boğazınıza dizildiğind...