bölüm 23 ; ben seni stalklamam, haberin gelir
çalıyor ; lay zhang - monodrama***
Dünya renklerini yitirmişti.
Ya da en azından benim dünyamın renkleri, havai fişeklere karışmış ve yitip gitmişti. Yılbaşı gecesinden sonra her şey siyah beyaz gelmeye başlamıştı. Yemekler tatsızdı. Güneş ısıtmıyordu. Uyku tutmuyordu. Eksiktim. Bir yarımı kendimden uzaklaştırmak berbat bir fikirdi. Hayır. Berbattan da öte, intihardan bir adım gerideydi. Ve ben kendimi uçurumun kenarına kadar getirmiş ama atlamamak için bileğimden zincirlemiştim.
Derek olmadan yaşamak böyle görünüyordu işte. Ve ben bundan nefret ediyordum.
Lydia benim için hesap yapmaya devam ederken göz ucuyla Profesör Walt'ı kontrol etti ve beni dirseğiyle dürttü. "Stiles, yine daldın."
"Dalmadım," dedim bakışlarımı tahtadan çekip kalemi yeniden kağıtta hareket ettirmeye başlarken. Bütün rakamlar birbirine girmişti. İç çekip gözlerimi ovdum.
"Hiçbir soruyu çözmedin," diye tersledi Lydia. Kağıdımı önüne çekip inceledikten sonra burun kıvırdı ve kafama vurdu. "Profesör Walt notlarının düştüğünü görürse seni mezun etmeyi bırak okuduğun yıllara da rest çeker. Kendine gel de şu soruyu çöz."
Tahtadaki kelimelerin ve rakamların birbirine girmesini izlerken acaba onları okuyamadığımı Lydia'ya söylesem mi diye düşündüm. Rakamlar ilk insanların yaptığı duvar çizimlerine benziyordu. Kelimeler tersyüz olup farklı bir dil oluşturuyordu. Profesör Walt soruyu yazarken sesli bir şekilde okumuştu ama ben -inkar etsem de- dalıp gitmiştim. Şimdi elimde anlamsız şekiller ve hatalı hesaplar vardı. Bu dönemi tamamlayamayacağıma dair derin bir endişeye kapıldım.
Dersten çıktığımızda kağıtları buruşturup çöpe attım. Lydia önceki dersin notlarıyla ilgili bir şey sormak için geride kalmıştı. Bunu fırsat bilip adımlarımı hızlandırdım ve kendimi lavaboya attım. Elimi yüzümü yıkarsam bu kabus düzelir diye ummaktan başka şansım yoktu. Ya da ağlayarak Derek'e dönecektim -ki bu bir seçenek bile değildi. Kendimi boğmak pahasına yüzümü lavaboya gömdüm. Soğuk su beni canlandırdı. Ama hiçbir şeyi düzeltmedi. Kitabın kapağındaki yazılar mandarince görünmeye devam ediyordu.
Kafeteryada kahve içen ekibe katıldığımda "Sanırım Çince öğrenmeye başlasam iyi olacak," diye mırıldandım. Alnımı masaya yaslayıp inledim. "Hayatımdan nefret ediyorum."
"Gidip Bay Hale'le arayı düzeltirsen hepimiz hayatımızı daha çok seveceğiz Stilinski," diye söylendi Malia. Kısa sarı saçlarını sanki onlardan bunalıyormuş gibi kulağının arkasına tıktı. "Bak, gerçekten yanlış anlama ama amına koyiyim senin tamam mı? İki haftadır siktin moralimizi siktin-"
"Malia!" Kira kızın ağzını kapatıp bana özür dileyen bakışlar attı.
Yanağımı masaya bastırmış vaziyette iç çektim. "Sağ ol Malia. Gerçekten bunları duymaya ihtiyacım vardı. Artık kendimi banyoda boğabilirim."
"Benim odamda yapmayı aklından bile geçirme." Scott dişlerini gösterip beni uyarırken sanki aklımdan geçeni okuyordu. "Ciddiyim!"
"Pisuvar da iş görür," dedi Danny.
Kahvesini karıştırırken başımı kaldırıp ona baktım. Umursamazca omzunu silkti. Havaya bakıp sabır diledikten sonra diklenip arkama yaslandım. Aptallarla çevrelenmiştim. Buna katlanamıyordum ama Derek'in yanına da gidemiyordum. SİKEYİM BÖYLE HAYATI!
Braeden sessizce kahvesini yudumladığı köşeden beni süzdü. Onunla göz temasından kaçınacak kadar akıllıydım. Aksi takdirde ruhumun içini görüyordu sürtük. Ama benim bu kaçışım bir işe yaramadı ve doğrudan gözlerime bakarak "Deaton'dan haber var mı?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
faculty of those stuck in the past | sterek [b×b]
FanfictionTEEN WOLF FANFICTION | sterek | b×b Hayat size çok şey öğretebilirdi. Ama Stiles Stilinski'ye göre, hayat size bir bok öğretmiyordu. Bunu kampüsün ortasında sebepsizce gözyaşlarına boğulduğunuzda ya da yemekhanedeki bezelyeler boğazınıza dizildiğind...