29 • başka birisini kırarak kendini tamir edemezsin

256 30 24
                                    

bölüm 29 ; başka birisini kırarak kendini tamir edemezsin
çalıyor ; palaye royale - broken

***

Deucalion'ın aramamıza cevap vermesi yarım gün sürdü.

Hafta sonu tatilinden kan kaybından bayılmış olarak döndüğümde Derek bütün sürüyü evine toplamıştı. Benim kendimden geçmiş vaziyette yattığım bir buçuk günde Deaton, Beacon Hills'ten gelmişti; yaram temizlenip dikilmişti. Kırmızı kurtboğan panzehiri olmadan zehri vücudumdan atmıştım. Ki bu da benim manyak dayanıklı bir yaratık olduğumu ortaya seriyordu. Druid olmasına druiddim ama Deaton ya da Morrell tam anlamıyla ne çeşit bir druid olduğumu çözememişti.

Bir buçuk günün ardından kendime geldiğimde ilk istediğim şey telefonum oldu ve Deucalion'ı arayıp ittifak talep ettim. "Götümüze dayandılar yaşlı dostum," demiştim hırıltılı bir sesle. "Ölümden döndük. Bu işin şakası kalmadı."

Yarım gün geçmemişti ki alfa sürüsünün lideri teşrif etti ve salondaki kalabalık sessizce birbirine bakarken gelip baş köşeye kuruldu. Peter'ın da odanın diğer ucunda oturuyor olması beni geriyordu ama hiçbir şey beni, Theo Raeken ve sürüsü gibi daha kaç sürünün peşimize düştüğü endişesi kadar korkutamazdı.

"Raeken sürüsünü hiç duymadım," diye mırıldandı Deu. Elini önemsiz dercesine savuşturdu. "Küçük sürüler büyük riskler almak zorundadır. Yoksa güç yarışında yitip giderler. Benim için öncelikli problem, sürümü avlayan aptal yaratık."

Yuttuğum ağrı kesici haplar uykumu getirirken esnedim. "Bak büyükbaba, o hepimiz için bir problem. Onu da çözeceğiz ama lanet olasıca Raeken ve sürüsünün neden peşimize düştüğünü, Argentların neden Derek'in başına ödül koyduğunu ve bu soktuğumun eyaletinde kaç tane sürü olduğunu bilmem gerekiyor. Ayrıca amına koyduğumun-"

Derek burun kemerini sıkarken "Stiles, sanırım ağrı kesiciler ağzını iyice bozdu," diye mırıldandı.

"-kurtadamları neden hiçbir şeyi konuşarak hâlletmiyor bilmek istiyorum. Jennifer'ın gördüğüm en büyük problem olduğunu sanıyordum. Şimdi şu hâle bak. Fil boyutlarında bir canavar ağzımıza sıçıyor. Diğer taraftan alfalar ve sürüleri kafamıza dadandı. Sana da güvendiğim yok Deu. Nereden bileceğim senin de gizli gizli Derek'i avlamaya çalışmadığını? Hm?"

Lydia yanıma gelip ağzıma bir parça kurabiye sıkıştırdı. Sabır dilerken "Çenen düştü senin," diye çemkirdi.

Eğilip yere baktım, hiçbir şey yoktu. "Yoo," dedim. "Hâlâ yerinde."

Isaac ve Scott ufak bir kahkaha kopardı. Neye güldüklerini anlamadım ama Danny ve Ethan da kendilerini tutmak için ıkınıyorlardı. Lydia gerizekalı olduğunu düşündüğüm bir şeyler mırıldandı ve kurabiye tabağıyla yanımdan uzaklaştı.

Sessiz kalmak için sabahtan beri kendini zorladığını çok iyi bildiğim Peter nihayet dayanamayıp "Deaton," diye ortaya atıldı. Deaton'ın sandalyesinde kaşlarını kaldırarak Peter'a döndüğünü gördüm. "Gevaudan Canavarından bahsetmek ister misin? Böylece neden herkesin Derek'in ölmesini istediğini anlamış olurlar."

"Derek'i öldürmekten bahseden olursa yedi ceddini-" diye ayaklanmıştım ama Derek tam zamanında beni yerime oturttu ve susmamı işaret etti. Kollarımı göğsümde bağlayıp arkama yaslandım.

Braeden, dayısıyla bir an için bakıştı ve nefesini tutarken "Hayır," dedi. "Bu olamaz Deaton. Gevaudan Canavarı olamaz. O olmadığını söyle."

"Neden?" Danny şüpheyle gözlerini kıstı. "Ne bu Gevaudan Canavarı?"

"Ah, henüz tam anlamıyla Gevaudan olduğunu sanmıyorum," diye telkin etti Deaton. Nedense bunun pek de güven verici bir yaklaşım olduğunu düşünmüyordum. "Beacon Hills'te karşılaştınız ve hiçbiriniz taş kesilmediniz. Bu yüzden karşımızdaki Gevaudan olsa bile, henüz evrimleşmesini tamamlamış sayılmaz. Tamamladığı anda..." Yüzünü buruşturup doğru kelimeleri aradı. "...Siz gençler nasıl diyorsunuz? Oh, doğru ya: Ayvayı yedik."

faculty of those stuck in the past | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin