14 • ben sana gülüm demem, gülün ömrü az olur

502 59 163
                                    

bölüm 14 ; ben sana gülüm demem, gülün ömrü az olur
çalıyor ; russ - no more

***

Zaman daraldıkça, panik ataklarımın sıklığı artmaya, ilaç stoğumsa azalmaya başladı. Peter birkaç kez Derek'in evine ve okula uğradı; ama hepsi bu kadardı. Mavi Ay gökte yükselene kadar harekete geçmeyecekti. Deucalion, Cali ya da alfa sürüsünden herhangi bir kurt ortalarda görünmedi. Derek bandajı takmayı bıraktı ama dikişleri hâlâ yerindeydi. Aramızdaki tuhaflık gittikçe kötüleşti. Artık ikimiz de birbirimizi görmezden geliyorduk. Ve ben kendimi hasta hissediyordum.

Yurda dönmeye cesaret edebildiğim akşamlardan biriydi. Yatağımda oturmuş Scott'la konuşuyordum.

"Sana gördüm dedim," diye ısrar ettim. Ellerimle gözlerimi ovarken gözyaşlarını geri göndermeye çalışıyordum. "Annemdi. Onu yıllardır rüyamda görmemiştim."

Scott endişeyle kırışan alnını sıvazladı. "Belki de fazla yoruluyorsundur. Sınavlardan sonra bir süreliğine eve dönsen iyi olabilir."

Başımı ellerimin arasına alıp dizlerime yasladım. Annem rüyalarıma girmeyi uzun zaman önce bırakmıştı. İlaç tedavisine başladıktan kısa bir süre sonraya tekabül ediyordu -ki bu harikaydı. Aptal ilaçları kullandığım müddetçe annemi rüyalarımda -ben bunları kabus olarak adlandırıyordum- görmeyi kesecektim. En azından bugüne kadar. Önceki gece annem tüm canlılığıyla gözlerimin önünde belirmişti.

"Bay Hale'i uzun süredir okulda görmüyorum," diye mırıldandı. "İyi mi?"

Derek'ten konu açılınca aklıma gelen düşünceyle başımı kaldırdım. "Scott, sana söylemem gereken önemli bir şey var." Bir an dikkatini bana vermesini bekledikten sonra öne eğildim. "Tiyatro kulübünü acilen dağıtmamız gerekiyor."

Kaşlarını çatarken "Dostum," dedi. "Kulübe girmek için o kadar inat etmiştin..."

"Biliyorum. Ama bana güvenmelisin, tamam mı? Orayı kapatmalarının bir sebebi vardı. Tiyatro binasına gitmeye devam ederseniz başınıza bir şey gelebilir." Yutkunup bakışlarımı kaçırdım. "Kötü bir şey."

Bir müddet aramıza çöken sessizlikte gözleri yüzümde takılı kaldı. Beni öyle dikkatli inceledi ki kendimi şeffaf hissettim. Yastığı fırlatıp dikkatini dağıtmaya niyetlendiğimde ağzını açtı. "Bilmediğimiz bir şeyler dönüyor. Değil mi? Anlat bana Stiles. Biz dostuz, sana yardım edeceğim."

Bu bana acı verse de ona anlatamayacağımı biliyordum. Benim normal bir gençlik yaşama şansım elimden alınmış olabilirdi; Scott'ın hâlâ bir şansı vardı. Bu şansı elinden alırsam kendime nasıl arkadaş derdim? Bazı yükler yalnız başınıza taşımanızı gerektiriyordu. Gülümsemeye çalışıp "Sadece kabuslar," diye güvence verdim ona. "Doktora gideceğim. Belki de ilaçların dozu artık yetmiyordur."

Yüzünü buruşturdu. "Dostum, biraz daha ağır dozda almaya başlarsan bütün gün uyumaktan başka bir şey yapamayacaksın."

Dudaklarımı kemirirken haklı olduğu gerçeğini görmezden geldim. Yine de ertesi sabah güneş kendini gösterir göstermez doktora gitmek için yurttan çıktım.

Üniversiteye başladığımdan beri düzenli doktorum olan Bayan Morrell, anlattıklarımı dikkatle dinledi. Her zaman gözlerini yüzüme dikerek tek bir kelimeyi bile kaçırmadığından emin olurdu. Birkaç not aldı, ilaçlarımın dozunu kontrol etti. Ardından ellerini masanın üstünde birleştirip "Son zamanlarda kâbusları tetikleyecek bir şeyler oldu mu?" diye sordu.

Ah... Bilsen şaşırırdın, dememek için yanaklarımın içini dişledim. "Pek değil. Yalnızca okul biraz fazla stresli olmaya başladı."

"Geçtiğimiz yıllarda batırdığın pek çok ders oldu ama hiçbir görüşmemizde bundan şikayet ettiğini hatırlamıyorum." Başını yana eğdi. "Söylemediğin bir şeyler varmış gibi hissediyorum. Unutma Stiles, burası kendini özgürce ifade edebileceğin ve yargılanmayacağın bir ortam. Eğer çekinmene sebep olan bir şey varsa bana söyleyebilirsin."

faculty of those stuck in the past | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin