26 • istemesini bilirsen iner sana her don

497 54 41
                                    

bölüm 26 ; istemesini bilirsen iner sana her don (orjinali bu değil ama siz anladınız)
çalıyor ; austin giorgio - you put a spell on me

***

y/n : bölüm ismi ve şarkı size yeterli ipucunu vermiştir diyerekten başka uyarı eklemiyor ve sorumluluğu size bırakıyorum~

***

Nefes nefese kapıyı çaldığımda kalbim yerinden çıkmak üzereydi. Derek Hale'in çatık kaşlarını, sanki konuşmam ona baş ağrısı veriyormuş gibi burnunu kırıştırmasını, yeşil gözlerini örten uzun kirpikleri hafifçe titreşirken dudaklarının muzip bir gülümsemeyle aşağı kıvrılmasını görmeyi öyle özlemiştim ki aklımı kaçıracaktım. Gözlerim de bedenim de özlemiyle yanıp tutuşuyordu. Kapıyı açmasını beklerken ellerimi pantolonuma sürttüm.

Kapı aralandığında Derek saçlarını kuruladığı havluyu boynuna asarak başını kaldırdı. Altında siyah halkalar olan gözleri yavaşça yüzüme tırmanırken neler olduğundan bi' haberdi. Altındaki siyah eşofman ve üstündeki beyaz tişörtle her zamankinden daha salaş görünüyordu ama son bir haftayı nasıl geçirdiği göz önüne alındığında bu son derece beklendikti. Gözleri bir süre yüzümde gezindi. Her an uykuya dalabilecek gibi baygın bakan gözleri önce yüzümde dolaştı, sonra gözlerimde duraksadı.

Dudakları hafifçe açılıp kapandı. Gözleri genişleyip güzel kaşları aşağı kıvrılırken "Stiles!" dedi boğuk bir sesle. Öne doğru bir adım attı. "Aman Tanrım..."

"Lütfen çeneni kapatıp bana sarılır mısın?" diye yalvardım kollarımı ona uzatarak. "Seni çok özledim."

Derek lafımı bir saniye olsun ikiletmeden uzattığım kollarımın arasına girip kollarını belime sardı ve beni içeri çekerek kapıyı kapattı. Sırtını kapıya vererek burnunu boynuma sürterken "Tanrım..." diye sayıklıyordu. Elleri sırtımda aşağı yukarı gidip varlığımdan emin olmak istermiş gibi ceketimi avuçlarında sıkıyordu. Ah... Kendi kollarım da onunkilere eşlik ederek geniş bedenine sıkıca dolanmıştı.

Dudakları tenime değerken "Aklımı kaçıracaktım," diye fısıldadı boynuma doğru. İçim karıncalandı. "Stiles yemin ederim aklımı kaçıracaktım. Bir hafta bir asır gibiydi-"

"Biliyorum, Derek, her şeyi gördüm." Gözlerimi kapatıp kendime sıcaklığının tadını çıkarmak için izin verdim. O da beni bırakmaya pek niyetli değilmiş gibi çenesini omzuma yasladı. "Sen bir aptalsın koca adam. Kendini suçlaman yetmedi, bir de seni suçlamalarına izin verdin. İnan bana sana çok feci vurmak istiyorum ama özlemim ağır basıyor neyse ki."

Kirli sakalları boynumu gıdıklarken yüzümü görebilecek kadar geri çekildi. Bir elini yanağıma çıkarıp gözümün altını ve dudaklarımı okşarken gözleri kızarmıştı. Beni gördüğüne bu kadar sevinmesinden mi yoksa nemli saçları alnına düşerek onu seksi gösterdiğinden mi bilinmez, ki bence her ikisinden de biraz vardı, kendimi dudaklarına bakarken buldum. Dalgın bir sesle "Derek," dedim. "Seni öpebilir miyim?"

Kaşları havalandı. "İzin mi istiyorsun?"

Dudaklarım kıvrıldı. Elimi kaldırıp boynundan ensesine götürürken "Hâlâ sana böyle özgürce dokunma hakkım olduğuna inanamıyorum," diye mırıldandım. Başını eğip benimle ortada buluşurken boğazından gülmeyi anımsatan bir homurtu döküldü. Ben de kıvrılan dudaklarımı onunkilere bastırıp titrek bir nefes alırken benzer bir homurtu çıkardım. Beni kendine bastırdı, başını yana eğip ağzını iyice araladı. Günlerce susuz kalmış birinin önüne çıkan ilk vahayı silip süpürme arzusuyla dudaklarıma asıldı.

faculty of those stuck in the past | sterek [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin