İki saat sonra yeniden ben geldim. Çok eksik gibi geldi ve içim rahat etmedi. Şimdi anlıyor musunuz neden stoklu gittiğimi. Bölüm diyene şaak diye yapıştırıyorum hemen. Neyse, bu da böyle olsun diyelim.
Keyifle okuyunuz efendim!
⛓️
9 Haziran 2020
Aynı gökyüzünün altındaydık belki fakat soluduğumuz hava yan yana olmadığımızı yüzüme vururken abimin bizi nereye götüreceğini bilmediğim yolda başını eline yaslamış, dirseğini de cama yaslamış vaziyette iç çektiğini duydum.
"Abi..." diye fısıldadım annemi zar zor daldığı uykusundan uyandırmaktan oldukça endişelenerek. Ağlaya ağlaya başının ağrısına derman olsun diye içtiği ilaçlar onu istemediği uykunun kolları arasına almıştı. En azından annem şanslıydı zira değil uyumak ölsem yine acı çekmeye devam edecektim. "Babam... Neden yaptı?"
"Bilmiyorum Meva," diye yanıtladı bunu bilmemek eminim onu da huzursuz ediyordu. "Benim babam karınca yuvasını görse yolunu değiştirmeden önce etrafına taşlar koyar kimse basmasın, öldürmesin diye. Buna rağmen bile isteye... Kardeşim dediği adamı... Yapmamıştır, yapmaz Meva bilmiyor musun babamı sanki?"
"Görmüşler," dedim kendimi de onu da oldukça üzdüğümün farkında olarak. "Oraya gittiğimizde bıçak elindeydi, unuttun mu?"
"Mümkün mü?" diyerek aralık bıraktığı camını kapatıp içeriye ses girmesine engel oldu. "Gözlerimi kapatınca görsem, kapatmamak için gözlerimi sökeceğim ama Meva... Ben gözlerim açıkken görüyorum."
Her yeri yara bere içindeydi. Çok dövmüşlerdi ve hiç tepki vermemiş dayağa boyun eğmişti. Sokakta abimle Yiğit'in yanına giderken olmuştu her şey. Mahallede kalabalık gürültü, alışık olmadığımız siren sesleri ve katil diye bağıran onlarca insanın arasından çarpa çarpa ilerlemiştik seslerin geldiği yöne. Zaten biz camla kaplı dükkanın önünde gördüklerimizi anlamlandıramadan abimin etrafını sarmışlardı.
Abimi mahalleli öyle çok sevmezdi. Abim kimseden lafını esirgemediği için özellikle nefret besledikleri de gerçekti. En son üç sene öncesinde abim yolda kavga eden karı kocaya müdahale ettiğinde abimi araya sıkıştırıp dövmeye kalkmışlardı. Mahallenin ayaklı gazetesi Vehbi bana gelip anlattığında soluğu yanlarında almıştım. Abime çekilen bıçağın önüne kendimi attığımda o bıçak kalktığı şekilde geri inmişti çünkü ben Yiğit Yaman'ın sevgilisiydim. Onun ismi her kapıyı açardı ve bazen açık olan kapıları da kapatırdı. O akşam üzeri benden sebep bıçak geri inmişti ama tüm mahalle bana bıçak çeken adamı bulmaya çalıştı. Abim dayak yerken yanlarından geçenler, ben önüne geçtim diye o adamı arar olmuştu. Niyetleri belliydi. Kim bulursa Yiğit'in önüne atacaktı ve ondan da karşılığında bir şey alacaktı.
"Babamın böyle bir şey yapmadığına inanmak istiyorum ama onu savunamıyorum," dedim yanaklarımı yeniden yaşlar ıslatırken. "Kahraman amca öldü abi, bunu kabullenemiyorum."
"Bu iş bitmeyecek," dedi ses tonu oldukça sıkıntılı çıkarken. "Yiğit bırakmayacak peşini. Babamı öldürmeden durmayacak."
Yapar mı diye bile soramamak öyle acı vericiydi ki.
"Çok zor bir durumun içinde tek başına kaldı," dedim içim içimi yerken. "Onu orada bırakıp gittiğimize inanamıyorum."
"Kalsaydık da sırasıyla ölmeyi mi bekleseydik?" diyerek çıkıştı. Sözlerinde haklı olduğunu biliyordum. Sadece mahalleli olsaydı bize bunu yapanlar o zaman anlamam zor olurdu ama mahalleli dışında Kahraman amcanın içinde olduğu bir takım örgüt vardı ve bizi öldürmeden durmayacaklarını gece evi benzin döküp yakmaya çalıştıklarından anlamıştım. Yiğit engelini nasıl geçmişlerdi de bize ulaşmışlardı aslında anlamak çokta güç değildi. Yiğit verdiği kayıbın acısından darmadağın olmuştu. Bunu fırsat bilenler de soluğu kapımızda almıştı. Mahallede çok az kesim bizim masum olduğumuza inanmış olacak ki evi yakmaya gelen adamlara geçit vermemişti. Mahalle ikiye ayrılırken ve bu kadar yüksek riskin içindeyken sanırım abimin dediği en doğrusu olacaktı. Gitmemiz gerçekten son olmasa da yeni bir başlangıç olacaktı. O yüzden hemen kaçar gibi çıkmıştık oradan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜM
General FictionYolun sonu dedikleri yer burası mıydı? Beni burada tutacak hiçbir sebep kalmamıştı. Ve o ne yaparsa yapsın, gidişime sadece seyirci kalacaktı. Öyle kin doluydu ki; bir zamanlar adımı fısıldayan kalbi bana kör sağırdı şimdi. "Böyle olsun istemedim,"...