Ben geldimmmm.
Valla burayı da boş bırakmak istemiyorum ama yetişemiyorum da aynı zamanda. İki hikayeyi aynı anda yürütmek sandığımdan da zor oluyor bazen.
Neyse ki yolu yarıladığımız için kafamdakiler daha net olmaya başladı. Umarım sizlerin de hoşuna gider bölüm.
Keyifle okuyun.
⛓️
Parmaklarım gardıropun içindeki elbiselerin üzerinde dolaşmaya başladığında en sonda kalan gelinliği görünce geriye doğru bir adım attım.
Ne tuhaftı her şey. Bu gelinliği giyecek, evlenecektim.
Şimdi abimin bu akşam nişanı vardı ve ben henüz evlenmemiştim.
Evlilik bizim için aceleye gelmemesi, hem ailelerimizi memnun ettiğimiz hem de bizim için en doğru zamanda yapılması gereken aynı soyadı altına gireceğimiz günlerin ilkiydi.
Okulum, Yiğit'in işleri, Kahraman amcanın şimdi şimdi öğrendiğim ancak o dönem asla öyle bir adamın neden pis işlerle uğraştığını bilmediğim ailesinden mirası kalan, detayına da hiçbir zaman vakıf olmamayı dilediğim ancak içinde silah barındıran her şeyden nihayetinde uzaklaşma çabası, annelerimiz için dosta düşmana meydan okurcasına yapmayı hayal ettiği düğün isteklerinin içinde bir gün olacakken tepetaklak olan hayatımızla düğünümüz de yalan olmuştu.
Ben buna içerleyen ve evlenmek için can atan birisi olmadığımdan çok takmıyordum lakin senelerdir bizim evlenmemiz beklenirken abimin atakla ortaya çıkması ve bu akşam nişanının olacak olması da, şimdi gelinliğimi görmemle birleştiği için buruk bir tat veriyordu.
Kendimi her ne kadar bir adım geriye çekmiş olsam da gözlerim elbise seçmeye devam ediyordu. Beyaz bir elbiseye takılı kaldığımda giyinip giyinmemek arasında kararsız kalmamı bir tarafa bırakarak elimi uzatıp elbiseyi askısıyla birlikte çıkardım. Yiğit ile abim tıraş olmaya gittikleri için benimde çok fazla vaktim yoktu ve bir an önce hazırlanmam lazımdı.
Normalde, şayet babam yaşıyor olsaydı abimin tıraşını kimseye bırakmazdı. Yiğit elbette babam olamazdı ama o da kendince büyük bir adım atarak abimin yanında durmaya karar vermişti. Onlar kan kardeşiydi, onlar senelerin dostluğu içindeydi ama insan da zaten en yakına daha çok içerlerdi. Yiğit ile abimin arasındaki durum bu olduğundan kendi aralarında çözecek olmalarına, en azından çözmek için adım atıyor olmalarına yalnızca mutlu oluyordum.
Üzerime giyindiğim beyaz elbise ile aynanın karşısına geçtiğimde abartıdan oldukça güzel, sadece renk verici makyaj yapmaya çalıştım. Yıllardır makyaj yapmıyor ve bunun yokluğunu da aramıyordum. Zaten ben, genelde ergenlik çağım hariç, makyaja bağımlı birisi değildim. Fakat öncesinde Yiğit ile yaşlarımız daha küçükken o her buluşmada tıraşını olur kolonyasını sürerdi. Ben de annemden gizlice çaldığım ruju hem yanağıma hem dudağıma bazen de gözlerimin üzerine bile sürmeye çalışırdım. Heves ettiğimden olsa gerek güzel gelirdi gözüme fakat büyüdükçe ne kadar gereksiz olduğunu anlamak gerçekten büyüyünce anlarsın dedikleri bir durumdu.
Boynuma kolye, kulaklarıma küpe taktığımda makyaj masasının çekmecesini kapatırken gözüme ilişen şeyle aynadan kendimle göz göze geldim. Bunu bana Yiğit hediye etmişti yanılmıyorsam yılbaşında, bir fotoğraf makinesiydi ve sayısız kez fotoğraf çekmiştim. Uzun zamandır kendimde bu eylemi yapmadığımı hatırlayınca bir hevesle elime fotoğraf makinesini aldım.
Yıllar sonra kendi fotoğrafımı çekmeye çalışmak garip bir his bahşettiğinde birkaç pozu arka arkaya verdim. Bu akşam bunu yanımda götürsem iyi olacaktı ve hepimize de iyi gelecekti bundan emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜM
General FictionYolun sonu dedikleri yer burası mıydı? Beni burada tutacak hiçbir sebep kalmamıştı. Ve o ne yaparsa yapsın, gidişime sadece seyirci kalacaktı. Öyle kin doluydu ki; bir zamanlar adımı fısıldayan kalbi bana kör sağırdı şimdi. "Böyle olsun istemedim,"...