Merhabaaa, ben geldim. Kızımın doğum günü şerefine, bir duanızı almaya geldim.
Bölüm beni ziyadesiyle memnun etti, inşallah sizleri de memnun eder.
Keyifle okuyun!
⛓️
"Nasıl lan?" dedi eline aldığı kumandayı ortalığa bir yere fırlatıp. Dakikalar içinde evin içi birbirine girmişti. Ben hâlâ oturduğum yerde durmaya devam ederken buna tahammül edemiyor gibi iyice çileden çıktı. "Ulan bu kansız kaç kez gördü seni benimle," dedi aklı almadığından. "Ben kaç kere sizi aynı ortamda bıraktım, sen abi dediğin halde beni bilirken bizi bilirken nasıl sana yan gözle bakar?"
Suskunluğumun sebebi daha da kötüye gitmemesi içindi. Konu bir şekilde abime gelebilirdi ve eminim artık abim Yiğit için hiç var olmamış olurdu. O bana ne yaparsa yapsın abime gitmesin diyeydi suskunluğum.
"Dokundu mu?" diyerek önüme gelip diz çöktü. "Bana bak Meva dokundu mu sana? Ondan mı susuyorsun, korkun ne?" Yüzüme gelen ıslak saçlarımı geriye doğru ittirdiğinde bunu bile ne kadar özlediğimi fark ettim. "Benden korkma Meva, ben sana zarar vermem ama söyle bana. Ne geçti aranızda?" Elleri ellerimin üzerine kapandı. "Bak bana, bana bak konuş Meva böyle susma. Zorladı mı? Beni benim aklımla baş başa bırakma Meva, şimdi değil şu an değil."
"Dokunmadı," dedim gözlerinin içine bakarak. "Bana senden başkası dokunmadı, dokunamaz. Ne onu yaşatırım ne kendim yaşarım. Öldürürüm." Bu kadar nettim ve bunu bildiğinden verdiği nefeste ben bittim. "Anlamışsın sende, inkar etmek boşuna. Söyledi, seviyorum dedi." Gözleri kıskançlık ateşinde yanarken ellerimin üzerine kapanan ellerini tuttum parmak uçlarımla. "Kestim önünü, ne senden önce ne senden sonra Yiğit, kimseye izin vermedim ben. Onun beni sevmesi bile sana ihanet etmişim gibi hissettiriyor-"
Sorduğu sorunun cevabını bile bekleyemeden beni göğsüne çekip sarıldığında yavaş yavaş tüm gardım düştü. Kendimi tutmalarım, onun karşısında verdiğim her tepki bir bir yıkıldığında ben 2 yıl 4 ay öncesindeki o kadına dönüştüm.
Başımı köprücük kemiğinin üzerine yasladığımda burnum boynuna sürtüyordu. Kokusunu içime çekerken tamamen dağıldım ve gözlerimden sessiz yaşlar akarken onun göğsünde ondan dert yandım.
"Babamı bıçaklattığını söylediler, babamı azmettirmekten hapiste olduğunu söylediler. Çıktığım yoldan dönemedim, kayboldum. Yürüdüm yürüdüm hiçbir yol beni sana getirmedi." Başımı omzunda yavaşça hareket ettirdim isyan eder gibi. "Babam öldü, annem öldü." O yokken ağladığım o kayıba aylar sonra onun göğsünde onunla birlikte ağladım. "Kahraman amca öldü..."
Sırtımı avuç içiyle ısıtmaya çalıştı ama o soğukluk kalbimden geliyordu. Ben ondan uzakken buz tutmuştum şimdi de bunun acısını onunla birlikte çekiyordum.
"Ağlama kalbim," dediğinde sesindeki acı kıymık oldu battı içime. "Keşke zamanı geriye alabilme şansım olsa, keşke gözyaşlarına çare olabilsem. Keşke Meva keşke..."
Göğsünde ağlamama müsaade ettikçe içimde biriken ne varsa yatıştığını hissettim. Elbette biz bir günde iyileşecek değildik ama el ele olduktan sonra da her şeyle baş edilirdi.
"Tuncay amcayı ben bıçaklatmadım," dedi aklımdaki sorulara tek tek cevap vermek istercesine. "Hastaneye girdim, odasına girdim. Ben ona babamı neden öldürdün bile demedim, benim tek istediğim sendin. Babamı övmek değil bu ama öyle bir bıçaklanma durumunda yanında birilerini daha götürmeden gitmez. Babanın saçı bile bozulmamıştı Meva, benim hatam ben bunu o akşam fark edemedim. Tek düşündüğüm yerde yatan babamdı, geride kalan bizdik. Sendin. Ben ona seni sordum ama bana bir şey söylemedi. Görüşlere gittim, bir yandan seni şehir şehir ararken bir yandan da babanın konuşması için onunla konuşmaya gittim. Ne seni buldum, ne babanı konuşturdum. Kastamonu'ya geldiğimde sana çok yaklaştığımı hissettim. Hissettim ama bir haber aldım geri döndüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜM
General FictionYolun sonu dedikleri yer burası mıydı? Beni burada tutacak hiçbir sebep kalmamıştı. Ve o ne yaparsa yapsın, gidişime sadece seyirci kalacaktı. Öyle kin doluydu ki; bir zamanlar adımı fısıldayan kalbi bana kör sağırdı şimdi. "Böyle olsun istemedim,"...