Geldim.
Koşun koşun, sısacık.
⌛
20 Ekim 2022
Gecenin koynunda işlenen günah üzerimize sıçramış, hepimiz o günahın çevresinde çaresiz kalmıştık. İki ev vardı ki, ateş düşmemişti yalnızca; ateş kül etmişti herkesi.
Babam ve Kahraman amca arasında ne geçtiğini bilmesekte, böyle olmak zorunda değildi. Babam susmamalıydı. Bilmeliydi, susmak bize bir şey kazandırmazdı. Kazandırmadı. Abim bizi korumak pahasına kaçırmamalıydı. Kaçmak bize bir şey kazandırmazdı. Kazandırmadı. Babam ve abimin arkasında kalmak doğru değildi. Susmak, tamam demek, kabullenmek doğru değildi. Ben doğru olmayan bir şey yaptım ama düşünemiyordum bile. Çok düşünmek, düşüncelerinin bölük pörçük olmasını da sağlıyordu.
Annem ölmüştü. Acısı içimde hiç geçmeyecekti, bir daha da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Babamın öldüğünü öğrendiğim gece annemin ölmesine sebep olmuştum. Sığındığım bir tek nine kalmıştı. Şimdi o da yoktu ve benim bunu sesli söylemeye cesaretim yoktu.
Gözlerimin üzerini sildim nafile bir çabayla. Sinirlerim alt üst olmuştu, bir yanım gamsızken diğer yanım kendini parçalıyordu.
Oda bana ağır geliyordu, hastanede durmak bile istemiyordum. Eve gitmek istiyordum, oturduğu koltuğun önünde diz çökmek, onu orada hayal etmek istiyordum. Hastane terliklerini ayağıma geçirirken burnumu çektim.
"Şimdi ne olacak?" diyen sesi duyunca gözlerimi devirdim. Lavaboya girmek için kapının önüne ilerlerken dışarıdan duyulan sesler ilgimi çekti. "Hastanaye kayıt yapıldı, artık bulması değil bulamaması imkansız olur. Ne olacak?" Koray abi bunu kendine dert etmemeliydi.
"Zaten buralarda bir yerlerde olduğumuzu biliyor," diyen kişi abimdi. Yiğit hapisteydi, eminim birileri onun yerine bizi aramaya devam ederdi. "Nereye kadar kaçabileceğimizi artık bilmiyorum."
"Rize'de halamın oğlu var," diyen kişi ise Korhan abinin ta kendisiydi. "Oraya giderseniz en azından bir süreliğine sizi bulamaz." Abim ile benim aynı anda verdiğimiz nefes bıkkınlıktı. "Ya da bilmiyorum, yetsin artık bu kaçma kovalamaca." Bıktım diyemeyecek kadar seviyordu abimi elbette ama onların da hayatlarından çalmıştık. "Hayatımız belirsiz dostum, böyle yaşamayı kim ister? Seninle çok güzel planlarımız vardı, iş bulacak beraber çalışacaktık. Meva'dan sonra evlenmek istiyordun, ne oldu hayallerine?"
"Hayal mi kaldı," diyen abimin sesindeki güçlü ton esasen güçsüzdü. "Bizim hayatımıza öyle bir düğüm atıldı ki, artık ipin ucunu bulamaz oldum."
"Artık kaçmak faydasız," dedi Korhan abi. Ne yapıyorlardı, hepsi kapımın önünde hayatımızla ilgili kararlar mı almaya çalışıyordu? "Bence artık kimsenin de sabrı kalmadı dostum. Adam cenazeden üç ay sonra geldi buraya, günlerce Tuğba teyzenin mezarı başında bekledi olurda siz gelirsiniz diye..." Cenazeden sonra üçüncü gün kimselere haber vermeden kaçar gibi gitmiştik Sinop'a. Fakat dikkatimi çeken şey bu değildi, hapiste olduğunu öğrenmiştik, nasıl olurdu da 3 ay sonra buraya gelebilirdi? "Herkese sizi sorduğunu da biliyoruz. Yiğit zaten bir adım geride, buna hâlâ devam etmek istiyorsan tercih senin dostum ama artık ben yanlış yaptığını arkadaşın olarak sana söylemek zorundayım."
"Yanlış, yanlış ama artık doğrular ve yanlışlar da iç içe." Abim nihayet bunun yanlış olduğunu kabullenmişti. Eh, bu da bir şeydi. "Geldi, buldu beni..." Gözlerim irice açıldığında saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırdım. "Ne kadar konuştuk denilirse-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜM
Ficción GeneralYolun sonu dedikleri yer burası mıydı? Beni burada tutacak hiçbir sebep kalmamıştı. Ve o ne yaparsa yapsın, gidişime sadece seyirci kalacaktı. Öyle kin doluydu ki; bir zamanlar adımı fısıldayan kalbi bana kör sağırdı şimdi. "Böyle olsun istemedim,"...