11. Bölüm

5.7K 359 35
                                    

Bu saate yetişti, ancak atıyorum ve ramazan ayı boyunca da diğer hikâyeme yoğunlaşacağımı bildirmeye geldim. Bu konuda da çok üzgünüm ama inşallah toparlayacağım.

Keyifle okuyun.

⛓️

Aldığımız hava aynı, gittiğimiz yol beraber, gideceğimiz yer bize aitti ancak bazı şeyler olmuştu ki insanın tadı tuzu kalmıyordu.

Geceye doğru gelmiştik İstanbul'a. Yolda durmuş biraz yemek yemeye çalışmış biraz konuşmayı amaçlamıştık ama yarım hissettiren şeyleri de içimizden söküp atamamıştık.

Mahalleye döneceğimizi sanarken o bambaşka bir evin bahçesinde durdurmuştu arabayı. Bizim evimizde.

Arabayı durdurdu ama ne o inebildi ne ben. 2 yıl 4 ay sonra yan yana geliyorduk, konuşacağımız milyonlarca şey vardı ama biz öylesine tedirginlik yaşıyorduk ki nereden başlamamız gerektiğine bile karar veremiyor gibiydik.

Onun babası ölmüştü. Bunu uzun süre babamın yaptığını düşünmüştük. Bu sırada babam bıçaklanmıştı. Sonra babamın öldüğünü, Yiğit'in azmettirici olduğunu ve hapse girdiğini öğrenmiştim. Daha bunları sindiremeden annem ölmüştü ve şimdi de ninem. İkimiz içinde çok sancılı süreçleri yaşamıştık ve şimdi ikimizde ilk hamlenin ne olacağını bilmiyorduk.

Arabadan inmeden evin bahçesine baktım. Beraber ektiğimiz ağaçlar büyümeye başlamıştı. Çiçeklerin çoğu artık yoktu, yerine yeni çiçekler ekilmişti. İleride görünen verandada masa vardı. Bunu da ikimiz seçmiştik. Evlendikten sonra yaşayacağımız evin her detayına birlikte karar vermiştik.

Evden çektiğim gözlerimi direksiyondaki ellerini izleyen Yiğit'e çevirdim. Bu evi aldığını öğrendikten sonra onunla bu eve gelmiştik. Bu evde birlikte olmuş, bu evde ilklerimizi yaşamıştık. Yutkununca boğazıma takılan yumrunun geçmesi lazımdı, geçmedi. Hâlâ ellerini izliyor olması da beni oldukça yaraladı.

"Burada mı yaşıyorsun?" diye konuştum. Saatler süren sessizlikten sonra sesim boğuk ve çatlak çıkmıştı. Sesimi duyar duymaz kaldırdığı başıyla göz göze geldik. "Evin içine giremedim," dedi suçlu gibi. İçim ezildiğinde bakışlarıyla bahçeyi işaret etti. "Sadece onlarla ilgilenmeye çalıştım." Benim çiçekleri ne kadar sevdiğimi bilirdi. "İçeriye girince onu da yapamadım." Dört yanımız kederle doluydu. Bakışları yeniden ellerine döndü. "Onlarla ilgilenen çalışanlar var."

Anladım der gibi başımı salladım. O benden çekiniyordu bunu görebiliyordum o yüzden arabadan indiğimde yavaş adımlar atmaya başladım. Eve girecek cesareti bulmaktan ziyade bana yetişmesi için oyalanıyordum. Çok geçmeden arabanın kapısının kapanma sesini duyunca titrek bir soluk aldım.

Kapı zilinden hariç kapı merceğinin altında isimlerimiz kazılıydı. Sol tarafta zil, sağ tarafta posta kutusu ve yerde hoş geldiniz yazısı. Kapısında ismimin yazılı olduğu kapının anahtarı bile bende yoktu. Ellerimi nereye koyacağımı bilemez gibi durmaya devam ederken Yiğit arkamdan elini uzatıp anahtarı deliğe soktu. Ben açmasını beklerken o anahtarı delikte bırakıp geriye çekildi. Bunu benim yapmamı istediğini anladım.

Anahtarı çevirdiğimde tık sesiyle beraber kapı açıldı. Parmak uçlarımla kapıyı ittirdim yavaşça. Girişte, hemen solda duvarda bir tablo vardı. Bunu buraya ben istemiştim ama takıldığını hiç göremedim. Yüzüm buruştu birden, gözlerime yeni yaşlar dolarken içeriye atamadığım o adımı attım.

Yaşadığımız anıların arasında yaşanmayı bekleyen öyle çok anı vardı ki hepsi birer balyoz gibi sırtıma indi. Burada, bu evde, kimsenin haberi olmadan imam nikahı kıymıştık. Öyle büyük anlamların arkasına saklanmadan yapmıştık bunu. Ben zaten onu kendime helal bildim. Bunu da üç kere evet diyerek tescilledim.

HÜKÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin