18. Bölüm

3.9K 258 42
                                    

Selam, ben geldim. Geç geldim ama güzel bir bölümle geldim bana kalırsa.

Oy verip yorum yapmakta anlaştıysak sizleri bölüme alayım. Dikkatli okuyun lütfen, bu bölüm bizim için kıymetli.

Keyifle okuyun.

⛓️

Sağ şakağımın üzerindeki baskı her saniye artarken ifadesiz durmak oldukça güçtü. Korkuyordum. Kimi sevdiysem toprağa teslim etmiştim ve en nihayetinde sevdiğim adamla kavuştum derken, üstelik daha tam kavuşamamışken yeniden onu yarım bırakmaktan bu defa arasa da, seneler geçse de beni bir daha bulamayacak olmasından deli gibi korkuyordum.

Korkum ölmek değildi. Nasıl olurdu bilmiyorum ama hayal etmekten de geri duramadım. Şimdi patlasa o silah ve kurşun saplansa beynime hemen yere mi düşecektim? Ya da o an mı ölecektim yoksa yerde can çekişmeye devam mı edecektim? Acır mıydı mesela? Bunları düşündüm kısacık sürede fakat aldığım nefesle vardığım sonuç o an bana güç oldu. Ben ölmekten değil, ben Yiğit'e doyamamaktan ona bu acıyı yaşatacak olmamdan korkuyordum.

Yine de hissettiğim tüm bu korkuları içimde bastırabildiğim kadar bastırdım ve amcası olduğunu öğrendiğim adama çevirdim gözlerimi. Yiğit'e bakmaya devam etsem korkunun esiri olacaktım belli ki. Amcasının kırlaşmaktan oldukça uzaklaşmış safi beyaz saçları, kalın ve yukarıya doğru kavisli kaşları, burnunun üzerindeki kırık izleri, sert sakallı yanaklarına baktım. Ben ona bakarken Kahraman amcayı görmek istedim ama bir gram bile göremedim. Tanımıyordum kendisini, ailelerinin içinde olmama rağmen onların Gaziantep'li bir aşiret olduklarından, aşiretten kaçıp buraya geldiklerinden başka bir şey bilmiyordum. Kahraman amca bir ailesi yokmuş gibi davranmıştı hep ve bu mahalleyi ailesi yerine koymuştu. Kimse de sorgulamamıştı zamanında bu değirmenin suyu nereden geliyor diye. Aldıklarına bakmışlar el ayak öpüp yollarına devam etmişlerdi. Bilse bilse tüm sırrı babam bilirdi ama ona da soramayacağıma göre cevaplar önümde nefretle nefesler alıp veren Yiğit ve yeğenine kibirle bakan adamdaydı.

"Kahraman amca beni gelini değil, kızı bilirdi," dedim gözlerimi çakır gözlerine çevirerek. "Beni öldürürsen kardeşin huzur bulmayacak. Aksine; öbür dünyada eli yakanda olacak."

Gözleri beni baştan aşağı süzdüğünde başıma yaslanan silaha rağmen konuşuyor olmamı takdir eder gibi dudakları kıvrıldı. Yanımdaki adama tek bir hareketle benim infaz emrimi verecekmiş gibi değil, daha çok beni tanımak istermiş gibi, ya da sanki ben bir bilgisayar oyunuymuşum da o da oyunu oynamak isteyen bir dahi gibi inceledi. Sessizliği uzadıkça Yiğit'in hareketlendiğini hissettim. Sağ şakağıma yaslı olan silah ilk ana göre baskısını azaltmış olsa da hâlâ oradaydı ve bu bile Yiğit için yeterli sebep olmuş olacak ki gözleri benim ve yanımdaki adamın üzerinde gitti geldi. "Şimdi!" diye bağırdığında bedenim arkamdan birisi tarafından itildiğinde Yiğit'in kolları saniyesinde etrafıma dolanıp beni en güvenli yere, göğsüne bastırdı.

Patlamasını beklediğim silah patlamamış, onun yerine abim elinde çakısıyla bana silah çeken adamın boynundan aşağı kanların akmasına sebebiyet vermişti. Mahalleli yanımıza akın ederken amcasının arka tarafınında Harmancı ve Tiryaki tarafından kuşatıldığını gördüm. Mahalle şimdi birlik içindeydi ve tek sebebi katilin kızı diye gördükleri beni korumak içindi.

"Meva arabaya!" dedi Yiğit öfkeyle. Başımı hızlıca aşağı yukarı salladım ve Kenan abinin elindeki keserle benim için açtığı kapıdan içeriye girerek titreyen ellerimi dizlerimin üzerine bastırdım. Tanıdık tanımadık kim varsa arabanın etrafını ablukaya almışlar adeta etten bir kale olmuşlardı.

HÜKÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin