Uyandığımda sabah olmuştu. Zaten çok fazla uyuyamadım. Asla tanımadığım birinin evinde kalmamalıydım. Bu kadar çaresiz olmasaydım kalmazdım da zaten. Ailem nerede? Evimdeki o insanlar da kim? Umarım delirmemişimdir. Hayır hayır, delirmedim!
En son çukurdan düşmüştüm. Uyandığımda kendi mahallemdeydim. Hava kararmaya başlamıştı. Yüzüm ve dizim çizilmişti. Hala kulağımda sesler sadece bir kaç anlamsız kelime duyuyordum.
Bir çalılığın içindeydim. Normalde mahallemizde böyle bir çalı yoktu. Fakat şaşırmam gereken en son şeydi bu. Birden kapı açıldı, biraz korkmuştum. Ona güvenmelimiyim bilmiyorum? Gülümseyerek içeri girdi. Küçük bir tepsiye yiyecek yiyecek bir şeyler koymuştu. Biraz atıştırdıktan sonra konuşmaya başladı.
- Birazdan iş yerime gidip izin alacağım sonra seninle beraber gidip aileni bulacağız. Anlaştık mı? Şimdi, dün başına gelenleri anlatmanı istiyorum.
- Tamam anlatacağım ama bana inanman lazım çünkü biraz inanması zor.Biraz tereddüt ettikten sonra başını sallayıp kabul etti.
- Ailemle Antik kenti gezmeye gittik, ailemden izin alıp arka tarafa doğru gittim, sonra karşıma bir koridor çıktı, sanki oradan tamamen ayrı bir yer gibiydi. Orada ki heykelin koluna dokundum ve aslında yerin altına açılan bir kapının koluymuş,gizli bir kol,aşağıya düşmeye başladım sonra tek hatırladığım ışıklar ve sesler uyandığımda çalılıkların içinde uyandım. Şaşırmıştım,evime gitmeyi düşündüm eve gidip kapıyı çaldım,başka bir adam açtı,anne babamın adını sordum. Burada öyle birilerinin yaşamadığını söyledi. Yanlış kapıya geldiğimi söyleyip uzaklaştım. Tanıdığım komşularımın evine gittim,sadece Raziye teyzeyi evinde bulabildim ama ne beni ne ailemi tanımıyor. Ayrıca kapısını çaldığım herkes çok garip ve ürkütücü herneyse,ben böyle ararken çoktan akşam olmuştu. Mahalle genelde akşamları bu kadar tehlikeli olmazdı ama kendimi hiç rahat hissetmiyordum. Garip giyimli adamlar gizlice birbirlerini izliyor ve yavaş yavaş çoğalıyordu. Gizlice bir köşeye girmek istedim. Garip giyinimli adamlar ve benim dışımda dışarıda kimse yoktu. Ara bir sokak vardı. Oradan farkedilmeden geçersem kurtulmuş olurdum. Kendimi hazırlayıp koşmaya başladım fakat önümdeki taşı fark etmemiştim. Yere düşmemle bütün gözler bana döndü,ayağa kalkıp hızla koşmaya başladım. Arkamdan köpek havlamaları ve bazı bağrışlar duydum. Ama arkama bakmadım. Eğer bu sokağa girersem farkedilmeyeceğimi düşündüm ama o sırada sen oradan arabayla geçiyordun. Sonrasını da biliyorsun zaten.
Sanki ilginç bir hikaye dinleyen çocuk edasıyla dinlemişti. Mantıklı bir sebep arıyordu sanırım. Sonra bana dönüp sordu:
-Tam olarak hangi antik kentten bahsediyorsun? Herhalde ilçedeki yıkımtıdan bahsetmiyorsun,oraya çok fazla giden olmaz çünkü.
-Nasıl yani,orası harika,ayrıca yıkıntı falanda değil. Herkes orayı görmek için can atıyor.
-Herneyse önce çalıştığım yerden izin alıp sonra ne olduğuna bakarız ama senden bir şey rica edeceğim. Benim dışımda kimseye güvenmeyeceksin,senin dediğin gibi buralar hiç güvenilir sayılmaz. Anlaştık mı?
-Peki,anlaştık.Onunla da henüz yeni tanıştım. Sadece adını biliyordum. İsmi Çağrı'ydı. Hiç te güvenmek istemiyordum. Ancak mahalledekilere nazaran daha kibar olduğunu söyleyebilirim. Biraz salonda bekledikten sonra ufak tefek eşyalarını alıp beraber aşağıya indik. Geçenki olaydan bayağı korkmuştum,kimseye görünmeden arabaya bindik. Etrafa bakıyordum ve korkum daha da artıyordu. Aynı yerler aynı sokaklar ama bazı evler, insanlar,yollar farklıydı. Bir günde ne olmuştuda heryer değişmişti. Sanki garip bir rüya içindeymişim gibi hissediyorum. Biraz sonra büyük bir restoranın önünde durduk sanırım burada çalışıyordu. Arkasını dönüp bana seslendi.
-Aşağıya eğil biri seni görmesin, sessizce beni bekle izin alıp geleceğim tamam mı?
-Başımı onaylar şekilde sallayıp eğildim.
-Arabadan inip restorana doğru yürüdü.Benim için hala korku bitmemişti. Ses çıkaracağım diye ödüm kopuyor, Dışarıda insanlar konuşuyordu. Tek bir hatam hepsini buraya toplayabilirdi. Birden ön kapı açıldı evet o gelmişti. İçim biraz daha rahatlamıştı. Unutup başımı kaldırmaya yeltenince hemen bana kalkmamamı söyledi. Hemen geri eğildim fakat birkaç kişinin dikkatini çekmiştim. Buraya doğru yaklaşıyolardı. Kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Birşeyler soruyorlar ama korkudan duyamıyorum. Adam bişey olmadığını izah etmeye çalışıyor. Nefesimi tuttum. Kapıya doğru yaklaşıyolardı. Tam o sırada arkadan kalın sesli biri seslendi ve herkes onunyanına toplandı. Hemen arabanın kapısını kapatıp yol koyulduk, bir kaç dakika sonra yavaş yavaş yerimden çıktım.
-Onları tanıyor musun?
-Pek değil oranın müşterilerinden bazıları.
-Peki neden gittiler.
-Çünkü onlar için çok önemli bir misafirleri geldi. Neyse boşver bunları sen bütün tanıdıklarına gittin mi?
-Şey aslında teyzemin evine gitmedim
-Peki o zaman önce teyzenin evine bakalım.
-San bir şey sormak istiyorum.
-Peki,sor
-Madem buralar bu kadar tehlikeli neden burada yaşıyorsun.
-Bilmem,burada bir işim var ayrıca tek başınayım taşınmak pek aklıma gelmedi.
-Peki hep böylemi kalıcı, böyle bir yerde hep korku içinde yaşamak zor değilmi?
Ayrıca yalnızlığa nereye kadar tahammül edeceksin?
-Neden bana böyle kişisel sorular soruyorsun?hem ayrıca sen de burada yaşamıyormusun? Sen neden gitmiyorum öyleyse.
-Evet burada yaşıyordum ama burası sanki değişmiş gibi burası Tekin'in bir yer değildi.
-Tam olarak teyzenin evi neredeydi.
-Şuradan sağa dönünce karşında.Arabadan indik evin kapısını tıklattık. Evet! Bu teyzemdi. Ona bir gülümseme attım. Fakat o sadece garip garip bakmakla yetindi.
-Siz de kimsiniz?
-Teyze beni tanımadın mı?Arzuyum ben.
-Ne teyzesi benim bi yeğenim bile yok karıştırdınız sanırım.
- Annemi de mi tanımıyorsun Aylin, senin kardeşin .
- Aylini tanıyorum ama onun bi kızı yok yurt dışında çalışıyor. Hem sen asıl Aylini nereden tanıyorsun.Öylece donup kaldım. Kendi varlığımdan şüphe etmeye başlamıştım. Daha fazla beklemeyip kapıyı kapattı. Gözlerim yaşarmaya başladı. En sonunda korktuğum olmuştu. Yalnız kalmıştı. Akşama kadar beni tanıyabilecek kişilere gittik. Antik kent ise tamamen bomboştu. Yıkık bir harabeydi. Umudum tükeniyor gibiydi. Çağrı sabırlı bir insandı, kapılarını çaldığımız insanları bütün alaylarına rağmen kibar davranmaya çalışıyordu.
- Şimdi ne yapacağız. Burada başka tanıdığım yok.
Üzgün bir ifadeyle gözlerime baktı. Utanıyor gibiydi.
- Önce önemli bir işimi halledeceğim, sonra...seni polise teslim edeceğim. Belki onların senin için yapabileceği bir şey vardır.
Sustum, ona daha fazla yük olamazdım. Acaba polisin yapabileceği bir şey varmıydı. Ben yokum, bu dünyada benim varlığımı kanıtlayabilecek tek bir sonuç var mıydı? Onunla arabaya bindim.
Nereye gittiğimizi sormamıştım. Artık çok da önemsemiyordum. Biraz sonra bir mezarlığın önünde durduk. Şuan biraz önemsemeye başlamıştım sanırım.
- Buraya neden geldik?
- Benim için değerli birini ziyaret etmeye.Kapımı açıp elimden tutarak beni indirdi. Sanki ölmüş birini ziyarete gitmiyormuşum da onunla tanışmaya gidiyormuşum gibi hissediyordum. Mezarların yanından yavaşça süzülüyorduk. Üç tane yan yana mezarın önünde durdu. Kederli bir gülümseme attı. Onun yanına gittim. Mezar taşlarına doğru baktım. Tenim buz gibi olmuştu. Korkuyu ve soğuğu iliklerime kadar hissediyordum. Tek başıma bir karanlığa girmiştim ve beni bir bataklık gibi içine çekiyordu. Sekiz yaşındayken annemin telefonundan virüslü bir siteye girmiştim. Hatta bu yüzden bir miktar paramız da gitmişti. Telefon bozulduğunda ve düzelmediğinde aynen böyle bir çukurdaydım fakat annem ile babamın olduğunu bildiğim için geçici bir korkuydu. Peki şimdi, çırpındıkça batıyorum. Yine aynısı oluyor, yer ayağımın altından kayıyor fakat çukurdan düşmüyordum. Yere yıkılıyordum. Gözlerim yine kapanıyordu. Tek hatırladığım Çağrı' nın uyan diye haykıran sesiydi.
******
Deprem nedeniyle uzun süredir bölüm atamıyordum.
Depremde yakınını kaybedenlere başsağlığı, yaralılara geçmiş olsun diliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANGİMİZ GERÇEK
FantasyArzu genelde yalnız bir kızdır.Doğum gününde babasıyla yaşadığı gerginlik yüzünden babası gerginliği dağıtmak adına kızını ve eşini Antik kente geziye götürür. Arzu Antik kentte gizemli bir şeyler farkeder. Bu merakı onu nereye götürecek ?