Onu gördüğümde çok şaşırdım, gözleri mordu. Zayıflıktan mor renkli gözleri daha da ortaya çıkmıştı. Ne işi vardı onun burada? Ayrıca sadece neden o vardı? Bize doğru yaklaştı ve kekeleyerek konuştu.
-Beni görebiliyor musunuz?
-Evet artık seni görebiliyoruz.
-Beni buradan çıkartabilir misiniz?
-Seni neden buraya kapattılar?
-Lütfen daha fazla dayanamıyorum, beni buradan çıkartın size bişey yapmam. İstesem de yapamam zaten.Çağrı'nın fikrini merak ettiğim için ona doğru döndüm. Gözleri kıza dalmıştı. Sonra ona baktığımı fark edince irkildi. Bir süre sonra konuştu.
-Ona güvenmekten başka çaremiz yok, hem belki o bişeyler biliyordur.
O haklıydı, başımla onaylayıp kapının kilidine baktım. Zincirle bağlanmış bir kilitti, şaşırmıştım. Çünkü bizi bağladıkları şekle çok benziyordu. Çağrıya döndüm, tam konuşacakken söze girdi.
-Bu kilit bizimkiyle aynı şekilde yapılmış, zincirlerden biri kolayca kopabiliyor ama karmaşık gözüktüğü için oldukça göz korkutur. Tek yapmamız gereken üç tur çevrilmiş zincirin, ilk turundan ikinci zinciri kesmek.
Kız ve ben oldukça şaşırmıştık ama çok uzatmadan yüzüğümü çıkarıp zinciri kesmeye başladım. Ben yorulduktan sonra Çağrı devam etti. Bütün uğraşların sonunda kilit açılmıştı. Biraz korkarak kapıyı araladım. Kız kapının açılma sesini duyunca heyecanla yürümeye başladı. Fakat önünü göremediği ve güçten düştüğü için dışarı çıkar çıkmaz dengesini kaybedip yere düştü. Çağrı hemen ona doğru eğildi ve yerden kaldırdı.
Kız konuşmuyor ve tedirgin bir şekilde kenarda oturuyordu. Çağrı ve ben onu biraz kendi haline bırakmaya karar vermiştik. Peki ya sonra ne olacak? Bu kız kimdi? Konuştuğumuzda söylediğine göre insan değildi. Peki öyleyse neydi? İşin aslı öğrenilene kadar bu sorular beynimde dolanmaya devam edecekti. Annem ve babam belkide şuan beni arıyorlardır bir kaç gün sonra polisler de işin peşini bırakır. Çağrıyı pek sevmesemde o olmasaydı belki de şuan ölmüştüm. Ona bakıp sessizliği bozdum.
-Çağrı evime geri dönebilecek miyim?
-Arzu sana bunun için söz veremem ama seni geri götürmek için elimden geleni yapacağım. Seninle daha fazla uğraşmak istemem sonuçta.Bunu söylerken ciddi olmadığını anlamıştım. Bunu söyledikten sonra ikimizde hafifçe gülümsemiştik.
Bayağıdır oturuyorduk, Çağrıya bakıp gözümle kızı gösterdim. Artık onunla konuşmalıydık. Beraber onun yanına doğru yürüdük. Yanına geldiğimizde ne diyeceğimizi düşünüyorduk. Bunu hiç düşünmemiştik. En sonunda direk konuya girmeye karar verdim.
-Artık bize neler olduğunu anlatacak mısın?
-.........
-Bize anlatırsan buradan çıkmanın bir yolunu bulabiliriz.
-Buradan çıkamayız.
-Neden?
-Tamam size herşey baştan anlatacağım. Bir şartla!
-Şartın nedir?
-Gittiğiniz yere beni de götüreceksiniz.Çağrıya baktım, oda kabul ediyordu. Öyleyse onu da götürecektik.
-Tamam anlaştık.
-Anlaştığımıza göre herşeyi anlatacağım. Ben bir evren muhafızıyım. Siz hariç buradaki tüm ruhlar böyle. Yıllar önce Silvia bizim baş evren muhafızımızdı. Annem, yani Cassandra onun sağ koluydu. Küçüklüğümden beri annem hep daha fazlasını istedi. Silvia onu çok sevdiği için bunları hep görmezden geliyordu. Silvia herşeyi barış içinde yürütüyordu. Ruh taşları karşılığında insanların evren geçişlerini sağlıyordu. Evrenimizdeki bütün evren muhafızları ruh taşlarıyla besleniyordu. Biri hariç! Annem ruh taşlarını aptalca buluyordu. Bir gün evren geçişi yapmak isteyen bir insanı kandırıp onun ruhunu çalmış. Zaten içinde kıskançlık olan annemde artık hırsda oluşmuştu. Artık evren geçişlerini insan karşılığında yapıyordu. Bir gün Silvia olanları farketti ve büyük bir tartışma oldu. O gece annem öfkesinden uyuyamadı. Ertesi sabah kendisi gibi düşünen herkesi toplayarak Silvia'yı öldürdüler. Tabi başa annem geçti. Beni ve kız kardeşim Helen'i de kendine benzetmek istiyordu. Helen hep annemin tarafındaydı zaten, onu ikna etmesi hiç zor olmadı. Ben ise insan karşılığı evren geçişlerine çok karşıydım. Annem bana hep kızıyor ağır cezalar veriyordu. Bir gün yüksek makamdaki ruhların olduğu büyük bir davet yapıldı. Ben önceki geceden planımı yapmıştım. Davette bütün herkese bu düzenin yanlış olduğunu anlatacak annemin kötü niyetli biri olduğundan bahsedecektim. Davet günü planladığım konuşmayı yaptım. Herkes birbirine bakıyordu. Annemin güzleri öfke saçıyordu. Adamlarına beni odama kapatmalarını söyledi. Zaten en fazla ne olabilirdi ki? Yanılmışım, davet bitimi annem odama geldi, iki kişi birden kolumu tuttu. Annem beni neredeyse bayılana kadar dövdü. Ertesi gün kendime geldiğimde odama tekrar geldi. Görme yetimi elimden alıp beni bu kulenin en dibine kapattı. Kaç yıldır buradayım bilmiyorum bilmiyorum. Annem beni merak edip buraya hiç gelmedi.Bu gerçekten korkunçtu. Buraya gelmeseydik belkide ölene kadar burada kalacaktı. Bu arada adından hiç bahsetmemişti. Üzgün bir ifadeyle ona adını sordum.
-Adından hiç bahsetmedin.
-Benim adım Vera.Az önce anlattıkları hala aklımdaydı. Annemin ses kayıtları artık anlam kazanıyordu. Annem Silvia'nın öldüğünü bilmiyordu. Ruh taşı karşılığında evren geçişi yapmak istedi fakat Cassandra ondan insan istedi. O vermeyince onu Çağrı ile tehdit etmeye başladı. O ise Çağrı'ya birşey olmasından korkup durdu. Çağrı sürekli sayıldığını söyledi. Evren geçişi yaptığı için kendini suçlamıştı. Ancak ruhlar durmayacaktı, en sonunda ruhunu verdi. Gözümden bir damla yaş ateş parçası gibi yüzümü yakarak iniyordu. Onun için üzülüyordum ancak onu özleyemiyordum çünkü onu hiç tanımamıştım. Bunun için kendime çok kızıyordum.
Susuyordum, Çağrı ve Vera'yı üzmemek için ama elimden küçük bir çocuk gibi -annemi istiyorum- diyip ağlayacaktım. Annemi istiyordum ama hangisini bilmiyorum sadece istiyordum. Dudağım titriyordu, gözlerimi Çağrı'dan kaçırıyordum. Merakıma yenik düşüp göz ucuyla ona baktım. Onun da gözleri dolmuştu, ona baktığımı görünce oda bana döndü, bir süre böyle bakıştıktan sonra artık dayanamayıp ona sarıldım. Bu kişi Çağrı bile olsa üzüntümü paylaşacak birine ihtiyacım vardı. Bizim gibi Vera'nın da buna ihtiyacı vardı ama onu henüz tam olarak tanımıyorduk. Bundan rahatsızlık duyabilirdi. Ona doğru elimi uzattım. Onu yerden kaldırdım. Bir çıkış yolu aramaya başladık. Çok az bir süre sonra Çağrı bir kol buldu. Bu kadar çabuk bulması beni şaşırtmıştı. Kolu çektiğimizde üzerinde durduğumuz zemin yukarı çıkmaya başladı. Üstümüzde ise zeminin geçebileceği boyutta bir boşluk açıldı. Yukarı doğru çıkmaya başladık.
Aklıma bişey takılıyordu. Buradan çıkınca ne olacaktı? Kendi evrenimize nasıl geçecektik? Diğer ya bizi fark ederse ne yapacağız? Vera'ya bunu sormalıydım.
-Vera, diğer ruhlardan nasıl gizleneceğiz?
-Merak etmeyin genelde kalenin üst katları oldukça kalabalıktır sizi fark edeceklerini sanmam. Ayrıca ruhlar insan kılığına girebildiği için fazla şaşırmazlar. Sizden tek istediğim olabildiğince mimik ve tepkilerinizi gizlemeniz.Artık gidiyorduk, Çağrı biraz garip davranıyordu. Vera'ya bakıyor sonra gözünü kaçırıyor eli ayağı birbirine dolanıyordu. Sürekli kıpır kıpırdı. Stresli görünüyordu. Henüz bize anlatamadığı bir şeyler vardı. Ayrıca Vera bize herşeyi anlatmıştı. Bizimde ona bir açıklama yapmamız gerekiyordu, yoksa gerekmiyor muydu? Sadece anlaşma için mi beraber hareket ediyorduk. Yoksa bir takım mıydık? Bunu bize zaman gösterecekti. Bu soruları düşünmek yerine insan ruhu yiyen ruhların arasından geçeceğimiz gerçeğine kendimi hazırlamalıydım.
Yorumlarınızı bekliyorum iyi okumalar ♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANGİMİZ GERÇEK
FantasíaArzu genelde yalnız bir kızdır.Doğum gününde babasıyla yaşadığı gerginlik yüzünden babası gerginliği dağıtmak adına kızını ve eşini Antik kente geziye götürür. Arzu Antik kentte gizemli bir şeyler farkeder. Bu merakı onu nereye götürecek ?