Gözlerimi sarsıntı ile beraber hızla açtım. Arka koltukta küçük bir minderi üzerinde yatıyorum. Araba ile çok hızlı gidiyorduk. Her yokuşa kafam nerdeyse tavana değiyordu. Hızla başımı kaldırdım. Birden Çağrı'nın bağırışını duydum:
- Sakın başını kaldırma!
Söylediklerini idrak edemiyordum. Kafamı kaldırıp arkama baktım. Arkamızdan hızla gelen siyah bir arabanın farları gözümüzü alıyordu.Arabada iki kişi vardı. Sürücünün yüzünde çirkin bir sırtma vardı. Fakat yanındaki beni daha çok korkutmuştu. Flaşı gibi açılmış gözleri,ağzından akan siyah bir sıvı ile ve sivri dişleri ile elinde ne olduğunu bilmediğim bir şeyi büyük bir hırsla yiyordu. Resmen bir canavar gibi hızlı bir şekilde elindekini ısırıyordu. Çağrı tekrar bağırıdı:
- Ateş edecekler eğil!Sonunda kendime gelip başımı eğdim.
- Neler oluyor, onlarda kim?
- Ben sana bayılmadan önce ne anlattım iki saat?
- Tamam, Hatırladım bunlar o korkmamız gereken adamlar sanırım.Araba sürekli sarsılıyordu. Baya gergin hissediyordum. Bu adamlardan kurtulsak bile midem bu sarsıntıya boyun eğmek zorunda kalacak, Çağrı'nın düşmanların dikkatini çekmek için özel olarak seçtiği arabayı mahfedecekti. Arkadan bir silah sesi geldi. İş gitgide daha kötü bir hal alıyordu. Nereye kadar kaçabilir bilmiyorum. Başımı kollarını arasına almış duruyordum. Gözlerim kapalıydı. Bir kaç dakika sonra arabanın yavaşladığını hissettim. Çalıların arasına girdik, izimizi kaybettirmiştik. Kıpkırmızı araba Çalıların içinde pek kamufle olmuş gibi durmuyordu. Çağrıya Set bir bakış attım.
- Ne var yani, kırmızıyı severim.
- Her neyse, peki şimdi ne yapacağız?
- Şimdilik burası güvenli,yarın bir çözüm buluruz belki.Kayıtlar hakkında henüz konuşmamıştık. Ama bu önemliydi. Bizim için yaralayıcı gerçekler de olsa bir çözüm yolu bulmalıydık. Bunca yıl bir abim varmış, başka bir evrenden olsa bile. Ama hala kuşkularım var benim annem bu kasetleri kadın değil veya ben öyle sanıyorum. Görünüşe bakılırsa benim evrenimde olaylar çok daha farklı gelişmişti. Çağrıya baktım ve konuştum.
- Hiç bir şey olmamış gibi mi yapacağız?
- Söylesene sanki bu kaydın bize ne faydası dokundu ki? Bizi bir çıkmaza sürükledi...
- Çağrı önemli bazı şeyler biliyorum bence bu konuyu konuşmalıyız.Bir süre sessizce yüzüme baktı sonra tamam dedi. Arabanın içine girip konuşmaya başladık.
- Önemli şeyler bildiğini söyledin ne biliyorsun?
- Kasetleri heykeli hatırlıyor musun?
- Evet hatırlıyorum. Bir melek heykeli
miydi?
- O melek heykelini hatırlıyorum. Ailemle gittiğimiz gezide o heykelin kolunu çekmiştim. Sonra bir çukura ďüştüm. Uyandığımda buradaydım.
- Yani annemin yaptığı geçitten mi geçtin?
- Evet, sanırım buraya beni o geçit getirdi. Demekki icat işe yaramış.
- Peki ama neden sen?
- Çağrı bunu açıklamak banada zor geliyor ama biz kardeşiz.
- Arzu alınma ama sen benim kardeşim değilsin. Sana yardım edicem belki de çok iyi dost oluruz ama benim kardeşim öldü. Sen sadece onun vücuduyla aynı vücuda sahipsin daha ötesi değil.Bu söyledikleri zihnimde yankılanıyordu. İnsanlar yanlızlığımı her gün yüzüme vuruyordu. Ona da hak veriyordum fakat bu söyledikleri beni üzmüştü.
- Neyse bunları konuşmayalım. Siz eskiden burada bir kaza geçirmiştiniz değil mi? Yani aynı kaza benim evrenimde de oldu. Fakat ben ve babam ölmedik. Bir saniye yoksa...
- Evet senin evreninde ölen ben ve annemdik sonuçlar bunu gösteriyor.
- Ama benim annem ölmediki!
- Arzu bunu anlamak sana zor gelebilir fakat o kadın senin gerçek annen olmayabilir.
- Nasıl yani annemin üvey olduğunumu söylüyorsun?Başıyla onayladı ve sözüne devam etti.
- Kaza olduğunda küçüktün baban sen küçükken evlenmişse bunu hatırlamaman çok normal.
- Bunca zaman abimin ve annemin ölüm yıl dönümünü mü kutladım ben?Bu söylediğim hem beni hem onu dehşete düşürmüştü. Alamamak için kendimi zor tutuyorum, güçlü olmalıydım. Olayı neredeyse çözmek üzereydik. Kendimi toparlayıp konuştum:
- Annen icadı yapmış ve işe yaramış fakat bundan bahsettiği bir ses kaydı yok. O günden sonra ne oldu da intiharın eşiğine sürüklendi?
Korkuyla birbirimize baktık. Tam o esnada arabanın üzerinden bir ses geldi. Dikkatle tavana baktık. Bir kaç saniye sonra gözlerimizi tavandan ayıracakken büyük bir şey aniden tavana atladı. Tavanın üst kısmı ezilmişti. En azından tamamıyla ezilmemişti. Yine o fısıltılar, hızla etrafımızdan geçen fısıltılı sesler. Arabanın kapısını zorluyorduk fakat kiliylenmişti. Çağrıya baktım fakat onda bir tuhaflık vardı. Kulaklarını tıkamış büyük bir sesten rahatsız olmuş gibi kafasını sallıyordu. Birden koltuğa düştü. Onu şaşıyorum fakat uyanmıyordu. Birden önüme geçen bir karartıyla irkildim. Aniden yüksek bir çığlık sesi gelmeye başladı. Bir türlü susmuyordu. Kulağımı tıkıyordum ama fayda etmiyordu. Sonra sanki biri beni uyumam için yatağa yatırıyormuş gibi hissettim.
Düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın ♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HANGİMİZ GERÇEK
FantasyArzu genelde yalnız bir kızdır.Doğum gününde babasıyla yaşadığı gerginlik yüzünden babası gerginliği dağıtmak adına kızını ve eşini Antik kente geziye götürür. Arzu Antik kentte gizemli bir şeyler farkeder. Bu merakı onu nereye götürecek ?