11- adımı söyle

506 58 34
                                    

Han Jisung

**

Kahvaltı sonrası.

Bavulumu hazırlıyorum. Mektebe dönmem gerekiyor. Haz etmediğiniz bir mektepte okumaktan daha berbat bir şey varsa o da aşığınızdan ayrı kalarak haz etmediğiniz bir mektepte okumak zorunda olmaktır.

Burada gizli saklı da olsa her günümü Minho'yla geçiriyorum. Şimdi onu bırakıp o lanet yere geri dönemem.

Çok zoruma gidiyor.

Ona henüz söylemedim. Ancak her kahvaltı sonrası odamda buluştuğumuzdan birazdan geleceğini biliyorum. Keşke benimle mektebe gelmesinin bir yolunu bulabilsem.

Kapım çalınmadan açıldığında gelenin kim olduğunu anlıyorum. Arkamı döner dönmez hafif tatsız yüzü karşılıyor beni. "Hyunjin biliyor."

Arkasından kapıyı kapatırken başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor. "Sen mi söyledin?" diyorum panikle.

Bana doğru geliyor. "Elbette hayır."

O söylemediyse nereden öğrenmiş olabilir? İçime bir huzursuzluk doğuyor. "Nasıl öğrendi o hâlde?"

Endişeyle ona bakıyorum ancak o pek önemsemiyor gibi. Kafamda onlarca düşünce dolanırken usulca elleri belimi sarıyor. Tüm odağım kayboluyor. "Yanaşma da sualime yanıt ver."

"Hissetmiş." diyor pişkin pişkin. Aramızdakinin öğrenilmesi birazcık bile umrunda değil.

Hyunjin sandığımdan daha akıllı çıkıyor, beni mahvedecek. Sinirlerim bozuluyor. "Başlarım onun hissine."

Belimdeki elleriyle beni kendine çekiyor. Vücutlarımız birbirine çarptığında kalbim eziliyor. Onsuz mektebe dönmemem için daha fazla sebep veriyor bana. Gözlerime bakıyor güzel güzel. "Bu öfkenin sebebi nedir acaba?"

Ben de ellerimi göğsüne koyuyorum. Gülümsüyorum. "Sana değil. Gerginim yalnızca."

Yüzüme yaklaşıyor. Burunlarımızı birbirine sürtüyor. "Alayım mı gerginliğini?"

Anında gözlerim kapanıyor. Verdiği felaket haberden sonra en çok onun dokunuşlarına ihtiyacım var. "Çok ihtiyacım var." diyorum. Fakat ona en az onunki kadar kötü bir haber vermek zorunda olduğum geliyor aklıma. "Lakin gitmek zorundayım."

Garipsiyor. Ona mektebimin ne zaman açılacağını söylememiştim. "Nereye? Hem niye gerginmişsin bakayım?"

İç çekiyorum. "Mektebe dönmem gerek."

Önce sessiz kalıyor. Başını yere eğip sessizce soruyor. "Bu kadar erken mi?"

Onaylıyorum. "Daha tez başlıyormuş bu dönem."

Bu sefer başını iki yana sallıyor. "Olmaz." diyor. Gülümseyecek gibi oluyorum. Çok tatlı geliyor. "Babam da öyle diyordu."

Belimdeki elleri sıkılaşıyor. "Hep sarayda kalamaz mısın?"

Ben göğsündeki ellerimle göğsünü ve koca omuzlarını okşuyorum. "Sen gel mektebe."

Biraz keyifleniyor. "Haklısın. Geleyim de oradaki aşıklarını vurayım teker teker."

Katiyen yalan. Kuru iftira. "Aşığım filan yok."

Tekrar yüzüme yaklaşıyor. "Göreceğiz onu."

Son günümüzü iyi değerlendirelim istiyorum. Utanmam yok zaten yanında. "Hyunjin gelecek, öp de gideceğim hadi."

Kıkırdıyor. Ellerim ensesine dolanırken dudaklarını benimkilere bastırıyor. Öpüşü dolu dolu. Sakin ancak çıkardığı sesler şimdiden beni delirtmek üzere. Tamamen o yönetiyor. Beni her gün böyle öpsün istiyorum. Kollarında sahiden erimek üzereyken odadan gelen tanıdık sesle panikle birbirmizden ayrılıyoruz.

adrelfia // hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin