Selam,nasılsınız? Ben galiba biraz karışığım. Aklımda da çok fazla kurgu var aslında ama burayı bir an önce bitirmek istiyorum. Düzenli bölüm gelecek merak etmeyin.
Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar 🤍
Tuhaf bir hafta geçiriyordum. Özellikle düğünden sonra yaşanılanları çok takip ettiğim ya da sorguladığım söylenemezdi.
Patronum kötü patronculuğu bırakmış gibiydi. Şu herkesin "Mehmet abi çok iyidir." Dediği kısımla sonunda karşılaşmış gibiydim. Nedenini anlamadığım bir şekilde Mehmet Bora bir anda iş yükümü hafifletmiş,bana dükkanda daha çok yardım eder olmuş,iş bitiminde havadan sudan sohbetler açan bir adama dönüşmüştü.
Kafayı yiyordum sanırım çünkü neden burda olduğumu unutmuş durumdaydım. Kimlik karmaşası mı yaşıyordum? Çünkü başka türlü sanki gerçekten bir kitapçıda çalışan,boş vakitlerinde orada bulduğu kitapları okuyan,mutlu ve huzurlu, kendi çapında yaşayıp giden biri gibi hissetmemin açıklaması olamazdı. Özellikle dükkanın boş olduğu öğle saatlerinde Mehmet Bora ve düşünceleri diye kısma geçiyorduk sanki. Ben haftalardır burada çalışıyordum ama bu adamla hiç bu haftaki kadar sohbet etmemiştim.
Her şeyden konuşuyordu, gülüyordu. Eskisinden çok daha az somurtuyordu. Ve ben onunla sohbet etmekten keyif alacağım bir senaryoyu hiç aklımın köşelerine bile konduramadığım için bocallıyordum. Onu tanıdıkça daha çok gizeme boğulmak da onun tezatlığından kaynaklanıyor olsa gerekti.
Çünkü hayata dair birçok düşüncesi,ortak izlenilen filmlere yaptığı yorumları,dinlediği müziklerden tut okuduğu her bir kitaba kadar ufak da olsa bir fikrim vardı artık. Ortak düşünceleri ve zevkleri bir kenara bırakırsak onunla bu kadar diyologa girmek hala onu tanıdığımı hissettirmiyordu. Sanki açılan her bir kapı yeni bir kilidi beraberinde getiriyordu. Ve ben artık o kilitleri işim için mi aralamaya çalışıyorum yoksa kendi isteklerim doğrultusunda mı hareket ediyorum bilemiyordum.
Çocukların üst katta okuma saatiydi. Mehmet Bora hiç usanmadan çocukları okumaya teşvik ediyordu. Burası sanki bir kitapçı dükkanı değil de kütüphane gibi kullanılıyordu onlarca. Gelen iki üç müşretiyle ilgilenmiştim. Kitapların dışında eski albümlerin plakları da satıldığı için bazen dükkana koleksiyonerler veya antikacılar geliyordu. Onların istedikleri albümü bulduklarında yaşadıkları heyecan bambaşkaydı. O yüzden en sevdiğim müşteri türü onlardı.
Silmem gereken iki rafı da hallettikten sonra sandalye çekip oturduk.
Harekete geçmem gerekiyordu. Ben ne yapıyordum? Elime geçen hiçbir şey yoktu. İşin doğrusu artık eskisi kadar hevesli de hissetmiyordum kendimi. Ama bunu başaramazsam asıl patronumun beni asıl işimden kobacağından hiçbir şüphem yoktu. Kovulsam en fazla ne olurdu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toz Pembe Yalanlar
Short StoryBir dergide iyi bir konumda editör olarak çalışan Şafak derginin iki ay sonraki sayısı için belirlenen konu üzerine araştırma yapıp yazı yazmak üzerine patronundan aldığı talimatla işe koyulur. Sorun şudur ki ona verilen yazının konusu tam bir baş b...