Mahalleden eve ne zaman vardım bilmiyordum. Eve gelir gelmezse odama girip yatağa atmıştım kendimi. Elimde şiir kitabı vardı. Bu ne demekti?
Bana neden bir kitap göndermişti. Arasından gül çıkmıştı. O gül oraya bilerek mi konulmuştu yoksa öylesine kitabın arasında unuttuğu bir gül müydü ? Mehmet Bora'ya hiç kitabın arasında çiçek kurutacak kadar ince bir adam olarak görmemiştim. Gerçi bugüne kadar ben onu her nasıl gördüysem beni o konuda bir şekilde şaşırtmayı başarmıştı.
Hala emin olduğum bir şey varsa egolu ve inatçı olduğuydu. O ilk gün benimle röportaj yapsaydı bugün hiçbir şey bu raddeye gelmezdi.
Bir süre elimdeki kitabın sayfalarında hızlı turlar attı gözlerim. Bazı şiirlerde fazlaca durdum. Altını çizmişti çünkü. O güzel şiirden anlayan bir adamdı.
Gül kokuyorsun bir de
Amansız, acımasız kokuyorsun
Gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
Dayanılmaz bir şey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
Öfkeli öfkeli gül
Gül kokuyorsun nefes nefese.Anlamıyordum. Ona yalan söylemiştim. Onu kandırmıştım. O ise bana içinde gül olan bir şiir kitabı gönderip kaçma diyordu. Yüzleşmek istediğinden miydi? Yanına gitsem ne söyleyecekti? " Nasıl kandırdım ama seni,kendi kazdığın kuyuya düştün." Beklediğim cümleler bunlardı. İçinde gül olan ve her okuduğum şiirin onun sesinden kulaklarımda yankılandığı bir kitap cevap olamazdı.
Altını çizmişti, evet. Kitabı da bana vermişti. Ama gül kokan kişi ben değildim.
Gözlerim altı çizilmiş bir diğer şiirle buluştu. Sesi bir kez daha kulaklarımda yankılandı.
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yoksa bir bir yıldızlar düşecek
Eğer şairsem beni tanırsan
Yağmurdan korktuğumu bilirsen
Gözlerim aklına gelirse
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur beni götürecek yoksa beniGeceleri bir çarpıntı duyarsan
Telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
Sarayburnu'ndan geçiyorum
Akşamsa eylül'se ıslanmışsam
Beni görsen belki anlayamazsın
İçlenir gizli gizli ağlarsın
Eğer ben yalnızsam yanılmışsam
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur beni götürecek yoksa beniNeden bilmiyordum. Yağmur'dan gerçekten de korktuğunu hissettim. Bu şiiri gerçekten de kendisini hissettiği için altını çizdiğini. Bu hiçbir dayanağı olmayan saçma bir düşüncenceydi. Ama bazı anlarda insanın içine doğardı ya,içimdeki ürperti bana bunu söylemişti.
Kitabı kenara koydum. Tavana baktım uzun bir süre. Bir bilinmezliğin ortasındaydım. Ne hissedeceğimi ya da bir sonraki adımımı kestiremiyordum. Of! Neden göndermişti şimdi bana bu kitabı? Ne demeye çalışıyordu. Uyuzdu bu adam. En başından beri istikrarla sinirlerine oynamayı başarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toz Pembe Yalanlar
Cerita PendekBir dergide iyi bir konumda editör olarak çalışan Şafak derginin iki ay sonraki sayısı için belirlenen konu üzerine araştırma yapıp yazı yazmak üzerine patronundan aldığı talimatla işe koyulur. Sorun şudur ki ona verilen yazının konusu tam bir baş b...