Sabah başımda şiddetli bir ağrı ile uyanmıştım.
Normaldi.
Evet, gece yarısına kadar yorganın altında ağlamıştım. Sonraysa uyuyakalmışım...
Yatağımda doğruldum ve gözlerimi kırpıştırdım.
Bu sırada bakışlarım koltukta uyuyakalmış korumamı buldu.
Bu adam uyuyabiliyor muydu?
Kalktım ve sessiz adımlarla ona yaklaştım. Uyurken fazla masum görünüyordu.
Bu düşünceme güldüm hafifçe.
Tanrı'm... Saçları terden alnına yapışmıştı ve küçücük koltukta iki büklüm olmuştu. Bebek gibi görünüyordu.
"Saçmalama istersen Özgür." diye mırıldandım.
Fakat daha saçma bir şey oldu. Gülümsedim...
Karşısında yere çöktüm.
"Çok masum görünüyorsun, biliyor musun? Ama değilsin..."
Bu sırada gözlerini açtı ve bir süre şaşkınca yüzüme baktı.
Sonra aniden kendine geldi ve ayağa kalktı. Ani hareketi irkilmeme neden oldu ve az kalsın kalçamın üzerine yere düşüyordum.
Umursamadan ayağa kalktım ve "Günaydın." dedim normal bir tonda.
Cevap tabii ki gelmedi.
"Gerçi senin dilin yok ama neyse... Çıkarsan üzerimi değiştireceğim."
Başını salladı ve ikiletmeden dışarı çıktı.
"Hayret insancıl tepkiler verebiliyormuş."
Çok üzerinde durmadım ve önce banyoya girdim. Daha sonra üzerime birşeyler geçirdim ve aşağı indim. Her zamanki gibi yerindeydi. Dikilmiş duvarı izliyordu.
"Bak," derin nefes aldım. "İstiyorsan gel benimle kahvaltı et." dedim bıkkınca. "İstemiyorsan da git tek başına et... Ama beni izleme. Biri beni izleyince yemek yiyemiyorum. Boğazıma diziliyor. Anlıyor musun beni?"
Yine aynı boş ifadesi ile yüzüme baktı. Tanrı'm sabır... Fakat sonra arkasını dönüp gitti.
"Tanrı'ya şükür ki, dilimizden anlıyor..."
Sessizce kahvaltımı ettim ve odama çıkmak için ayağa kalktım. Kapıda neredeyse yine ona çarpacaktım. Çarpmamak için geri adım attım. Bu sefer de küçük merdivene takılıp arkaya doğru uçtum. Gözlerimi sıkıca kapattım ve yerle buluşmayı bekledim. Fakat düşmedim. Gözlerimi açınca onun koyu kahveleri ile karşılaştım. Bu sefer gözlerinde endişe parıltıları vardı. Benim için endişelendi mi o? Ondan ayrıldım ve üzerimi düzelttim.
"Teşekkür ederim." diye mırıldandım.
Hızla yanından geçip merdivenlere ilerledim.
"Hazırlan birazdan eşyalarımı almaya gideceğiz."
Cevap beklemedim. Çünkü zaten cevap vermeyecekti.
Odama geldim ve üzerimi değiştirdim.
Aşağı indiğimde arabaya yaslanmış beni bekliyordu.
Açıkçası ıslık çalmamak için kendimi zor tuttum. Serseri gibi görünüyordu. Ama aynı zamanda da mükemmel.
Tü tü tü maşallah düşman çatlatacak bir korumam var.
Kıkırdadım. Ne saçmalıyorsun Özgür..?
Daha fazla gülüpte rezil olmamak için düşüncelerimi susturup arabaya bindim.
"Çok beklettim mi?" diye sordum kemerimi bağlarken.
"..."
Gülümsedim.
"Ben de öyle düşünmüşdüm."
Bana 'deli misin?' bakışı attı.
"Sensin deli. Adam gibi benimle konuşsan böyle sorunlarımız olmaz. Gül gibi geçinip gideriz."
Bir an konuşacak gibi oldu ama sonra kafasını sallayıp susmaya devam etti.
"Ruhsuz herif..."
Dönüp bana baktı. Evet, tabii ki ilk okul çocukları gibi ona dil çıkarmadım. Olur mu- evet dil çıkardım.
Ne var yani? Hah ne var? Deli ediyor beni...
Araba aniden fren yapınca öne doğru savruldum. Neyse ki kemerim takılıydı.
"Manyak mısın lan sen?!" diye bağırdım "Az kalsın ölüyordum."
Arabadan indim ve sertçe kapıyı çarptım.
Bu zaman ayaklarıma kendini sürten kediyi gördüm. Demek bu yüzden...
***
Bir saate neredeyse tüm eşyalarımı toplamıştım ve eve dönmüştük. Yol boyunca sohbet muhabbet...Kimi kandırıyorum? Sıkıntıdan patladım. Bir ara uyumuştum. Zaten kim olsa uyur.
Ama uyandığımda çok garip bir şey olmuştu. Arabayı durdurup beni izliyordu. Yakalanınca yüz ifadesi çok komikti. Gerçi benimki de öyle...
"Çiçeğim, neredeydin?" diye sordu babam şakağıma küçük bir öpücük kondurup.
"Eşyalarımı almaya gitmiştim baba."
"Gerek yoktu. Zaten döneceğiz."
Şaşkınca yüzüne baktım.
"Nereye? Oraya mı? Baba ev tarandı, tarandı!?"
"Bebeğim özel camlar olacak. Kurşun geçirmez. Hem-"
"Peki, baba... Ne istiyorsan onu yap. Ben odamdayım."
Tabii ki bu muhabbete katlanmayacaktım. Babam mimardı. Yani sadece mimar değilmiş ama neyse... Bıraksan kaç saat konuşur durur ve açıkçası mimari ilgimi çekmiyor.
Odama çıktım. Bu sefer kapıyı kapatmadım. Eh iki metrelik bir kuyruğum vardı sonuçta... Yüzüme benden bağımsız bir gülümseme yayıldı. Ama hemen toparladım kendimi.
"Kendine gel Özgür. Sen çok şapşal bir adam oldun..."
'Sevgili' korumam her zamanki yerine oturdu ve çok sevdiği işi yapmaya başladı.
Beni izlemek...
"Çok güzel olduğumu biliyorum." dedim gülümseyerek. "Ama yine de beni izleme. Rahatsız oluyorum."
Yüzünde ukala bir ifadeyle tek kaşını kaldırarak bana 'ciddi misin sen?' bakışı attı.
Aha insani reaksiyonlar gösteriyor.
"Evet, gayet ciddiyim." dedim büyük bir özgüvenle.
Ben galiba şom ağızlıyım. Demeye kalmadan eski duvar haline döndü. Çokta tın. Dolabımdan pijamalarımı aldım ve onu takmadan üzerimi değiştirmeye başladım. Şu an pürr dikkat beni izliyordu. İzle, izle... Her kese kısmet olmaz.
Yatağıma uzandım ve ona sırtımı döndüm. Sonra zaten uyumuşum.
~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~
Hello hello bebekler. Nasılsınız? Ben güne pek iyi başlamadım. Umarım devamı iyi olur. Neyse. Love y'all 🤎
~•~•~Elaine Laila Parker~•~•~
~•~•~31.10.2023~•~•~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MY DEAR BODYGUARD •|• BxB •|•
AçãoSıradan bir iş adamı sandığı babasının aslında hiçte öyle olmadığını en arzu edilmeyecek şekilde öğrenen Özgür ve babasının onu koruması için tuttuğu korumanın hikayesi... ~•~Elaine Laila Parker~•~ °|°20.02.2023°|° Number 1 #homosexual 04.02.2024 N...