Farkındaydım. Gözlerimi karşıdaki duvara sabitleyip cevaplamadım. Soğuktan olduğunu düşünmüş olcak ki teras kapısına yürüdü. Tam kapatacakken güçsüzce seslendim "Kapatma" sesimi anlamamıştı dönüp "Efendim çiçeğim?" dedi yanıma yaklaşarak.
Nefes almakta zorlanıyordum. "Lütfen birazcık hava alabilir miyiz terasta?" dedim sesim hâlâ kısıktı ama yakın olduğu için duyuyordu. Bilerek değildi sesimi çıkartamıyordum. Odadaki koltuklarda katlı duran polar battaniyeyi alıp bedenime sardı. Beni hemen kucağına alıp terasa çıktı.
Koktuklara bırakıp bana dönerek oturdu. "Aden iyi misin? Bir şey mi oldu?" diye sordu. Sardığı battaniyeyi biraz açarak derin nefesler almaya başladım. "Aden... niye ağlıyorsun?" dedi yerinde doğrularak. Onu telaşlandırdığımın farkındaydım ama elimden gelmiyordu bir şey. Ağladığımın bile farkında değildim.
"Altan giyinme odasında, çantaların olduğu dolabın en alt rafının, en arkasında siyah küçük bir çanta var. Onun içinde bir hap var onu getirir misin?" dedim ona bakarak. "Ne-ne hapı?" Sadece "Lütfen" diyebildim.
"Tamam tamam" diyerek içeri koştu. Kısa sürede geri geldi. Hapı zar zor çıkardı avcuma koyudu. Getirdiği suyu uzattı ama elleri titriyordu. Benim de titriyordu suyu zorda olsa döke saça içtim hapla beraber. Sakinleştiriciydi bu hap.
Biraz gözlerimi kapatıp durdum. Bir dakika geçmeden "Aden ne olur bir şey söyle ben mi bir şey yaptım?" dedi titreyen sesiyle. Mide bulantım biraz geçti.
İlacın etkisini göstermesiyle sakinleştim. Şimdi onu sakinleştirmekteydi sıra. Gözlerimi açıp ona dönüp kafamı koltuğa yaslayıp bağdaş kurdum.
"Anksiyetem var benim. Yıllar önce psikoloğa gidiyordum ya tanı konulmuştu. Annem ve babam hariç kimse bilmesin istedim. Geçti sanıyordum.. bugüne kadar. Anksiyete krizi sırasında nefes alamama, mide bulantısı, ateş basması gibi bir sürü şey oluyor. Sakinleşmem için attım hapı. Sakinleştiriciydi." dedim.
Yüzünde somut bir acıyla beni diniliyordu. "Ne-neden oldu peki?" dedi.
"İlk öncelikle senin bir suçun yok, sakın kendini suçlama. Banyoda cam sallandığını sandım. Ki sanırım sabitti. Kırılacak diye korkmaya başladım. Olmamış bir şeyin olma ihtimalinin kalbimi sıkıştırması, anksiyete belirtisi. Sen kırılmayacağını söylediğinde normalde sakinleşmem lazımdı." derin bir nefes aldım, gözümden bir yaş düştü.
"Ne bileyim, bitti sanmıştım. Belirtisini görünce tekrar mı başladı diye hareketlerimi sorgulayarak düşünmeye başlayınca oldu. Kendi kendimi boğdum." dedim kucağımdaki bakışlarımı yüzüne çıkarttım.
Dolu gözleriyle bana baktı. Hemen ona doğru kayıp kafasını ellerim arasına aldım. Kafasını geri çekti. "Yani ben yaptım, ben tetikledim tekrar. Allah belamı versin benim." dedi ayağa kalkarak. Bende hemen peşinden kalktım, battaniye düştü. Ellerini tutum. "Hayır hayır anlattım ya aşkım, vardı dedim ya" dedim telaşla kendini suçlamaması lazımdı.
Kafasını yana eğdi "Ama ben tetikledim, durmadım, anlamdım. Titriyordu minik kuşum fark etmedim." derken ellerini çekip geri geri gitti birkaç adım.
"Hayır sen bilmiyordun, hatta yardımcı oldun. Kafamdaki ihtimali çürüttün, olmasaydı daha kötü olabilirdi." dedim ikna etmeye çalışarak. Dediklerimi düşünürken elinden tutup odaya götürüdüm. Hava çok soğuktu. Arkadan kapıyı kapatıp onu koltuklara götürdüm.
Elimle yanağını okşadım. "Neden söylemedin?" dedi soru dolu gözlerle. "Korktum sizde dışlarsınız sandım küçüktüm daha, sonra da geçti sandım işte. Ama senin yanında olduğum için geçti sandım. Ben senin yanında çekinmiyorum. Belki saçma ama beni her şeyden herkesten koruyabilirsin gibi hissediyorum" dedim. Beni kendine çekip sıkı sıkı sarıldı. "Aden'im, küçük bebeğim. İnan bana seni her zaman korurum" dedi saçlarımı okşarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korubaşı Mahallesi
Truyện Ngắn"Avuçlarım arasında çırpınıp duran minik bir kuşsun. Sarıyorum yaralarını seni ait olduğun yere gökyüzüne salma vakti geliyor. Beceremiyorum açamıyorum avucumu, bırakmak istemiyorum. Minik kuşum bulamaz ki bana gelen yolları, giderse sonsuz gökyüzün...