Kitaplarımı odama taşıdım. Daha sonra kafeterya gibi içecek alınan bir yer vardı her katta. Oraya giderek kahve aldım. Erol'un odasının kapısına gittim. Kafamı eğerek içeri baktım. Oda da değildi. Kendi odama geçtim. Koltuğa uzandım. Hiç işim yokmuş gibi tiktok izlemeye başladım. Ev hanımı ablalarımın elti kavgaları beni keyiflendiriyordu.
Kapının çalmasıyla doğruldum. Gir demeden giren Erol'a ters bir bakış attım. "Erol'cum kapıyı çaldıktan sonra gir denmesini bekliyoruz. Aklında bulunsun." dedim tane tane. He he der gibi kafa salladı.
"Toplantıyı haber vermek için geldim ben. Başlıyor 20 dakikaya." dedi. Hızla ayaklandım "Niye daha önce haber vermiyorsun. Ne yapmam gerekiyor? Sadece imza mı? Bir şey sorarlar mı? Yanlış bir şey yaparsam ne ol-" derken beni durdurdu. "Sakin olun Aden Hanım. Anlatacağım ben oturun şöyle" diyerek koltuğu gösterdi.
Oturdum ama o yalı kavağı gibi dikiliyordu. "Otursana sende" karşıma oturdu. "Şimdi yapmanız gereken sadece imza atmak. Bende yanınızda olacağım. İmza yetkiniz var şirketin yarı ortağı olduğunuz için." dedi sakince.
"Bir şey derler mi?" dedim. "Niye desinler Aden Hanım. Ayrıca ortak olmak isteyenler onlar ve konum olarak açık ara yükseğiz. Sakın gereksiz samimi olmayın. İleride soruna yol açabilir." dedi uyararak.
"Nasıl bir sorun?" dedim anlamamıştım. "Siz biraz sıcak kanlısınız. Eğer değişiklik olmazsa proje devamını Altan Bey yapacak. Altan Bey size göre oldukça sert. Eğer ileride sizin tutumunuza göre samimi davranırlarsa Altan Bey sinirlenecektir." dedi.
"Tamam tamam ciddi ve sert. Altan gibi, böyle." diyerek kaşlarımı çatıp ciddi bir surat yaptım. Ciddi kalmak istesede gülüşünü saklayamadı. "Siz düz durun Aden Hanım. Hadi gidelim." Masamdan Altan'dan aldığım kalemi alarak odadan çıktık. Odasına girdi, bir kaç dosyayla çıktı.
Benim bilmediğim diğer toplantı salonuna girdiğimizde gelmişlerdi bile. Ayağa kalktılar girişimizle. İki kadın bir erkek vardı. Kadınlardan biri elini uzattı. "Nefise, Akar Holding CEO'su." diyerek tanıttı. "Merhaba Aden" dedim elini sıkarak. Alara ve Tunahan ile de tokalaştık.
Erol en baştaki tekerlekli büyük sandalyeyi çekti benim için. "Teşekkürler." O da sağımdaki sandalyeye oturdu. Önündeki dosyaları karıştırırken ben sandalyeyi yükseltmeye çalışıyordum. Aşağıda kalmıştım. Erol elini uzatarak kafasını dosyalardan kaldırmayarak yükseltti.
Ne içeceklerini sordu sonra masadaki ekrandan bir yerleri tuşlayarak siparişi verdi.
"Altan Bey gelecek mi?" dedi Tunahan küçümseyici şekilde, Nefise ile ortaklarmış. Erol konuşacakken ciddi moduma geçerek cevapladım "Altan Bey yok. Yerine ben bulunuyorum. Buyrun sizi dinliyorum." dedim. "Tamam o halde başlayalım. Prensipte tamamdık ama bir kaç madde hakkında konuşmak istiyoruz." dedi Nefise.
Elimle devam edin anlamında sallayıp ellermi masada birleştirdim. "Şimdi sözleşmenin 8. maddesine göre," Erol hızlıca sayfayı açıp önüme koydu parmağıyla gösterdi. Kendi dosyasını da açtı önüne. "Elde edilecek kazancın yüzde 40'nın şirketimize ait olacağından bahsediliyor." dedi Nefise Hanım.
"Evet çünkü en baştan bu sayı üzerine konuştuk. Değiştirilme yapılamaz." dedi Erol kesin bir dille. "Doğru fakat bu miktarın yetersiz olduğunu düşünüyoruz." dedi Tuna Bey.
"Lakin dikkatinizi çekmek isterim ki bu anlaşmada kazancınız sadece bu olmayacak. Şirketinizin adı bizle anılacak ve ek olarak prestijde kazanacaksınız. Gayet makul." dedim. Erol bana gururlu bir bakış attı gülümsedim.
"Peki, 39. maddeye bakalım." dedi Nefise. Sayfaları çevirdim. Tazminattan bahsediyordu. "Üretimde bizden kaynaklı herhangi bir sorunda. Tazminat ödememizden bahsediliyor. Belirlenen fiyat çok uçuk." dedi Tuna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korubaşı Mahallesi
Historia Corta"Avuçlarım arasında çırpınıp duran minik bir kuşsun. Sarıyorum yaralarını seni ait olduğun yere gökyüzüne salma vakti geliyor. Beceremiyorum açamıyorum avucumu, bırakmak istemiyorum. Minik kuşum bulamaz ki bana gelen yolları, giderse sonsuz gökyüzün...