Haberin Yok Ölüyorum/Duman
Sabah erkenden kalkmıştım. Dün gece eve geldiğimizde saat 7'ye geliyordu. Çok geçmeden uyumuştum. 6.30'da uyanmam normaldi. Altan yanımda yoktu.
Büyük ihtimalle spor salonunda ya da koşudaydı. Üzerimdeki lila eşofman takımının üstünü çıkartıp Altan'ın koltuğun üzerindeki kısa kollusunu giydim. Banyoya girip bakım yaptım.
Hem ben hem de o kıyafetlerini giymemi çok seviyordu. Giydiğimi görünce gülümsüyordu. Ne hissediyordu bilmiyorum ama mutlu olacaksa her zaman giyerdim.
Aşağı mutfağa indim. Merdiven inerken bile yoruluyordum adam koşuyordu. Büyük bir bardağa su doldurup içtim. Gözüm duvarda asılı olan alışveriş listesi vs. yazmak için olan kara tahtaya takıldı.
Tebeşirle yazılanları okumak için yaklaştım. Bir şey tarifi yazıyordu. Smoothie gibi bir şeydi sanırım çünkü blenderdan geçiliyordu sonda. Yanda da vitaminleri ve bitki çayınını unutma yazıyordu.
Tebeşiri alıp bitki çayına çarpı attıp unut yazdım. Madem spor yapmıyorum bari yardımcı olayım diyerek tariftekiler için dolaba gittim.
Malzemeleri çıkartırken yumurta akını görünce yüzümü buruşturdum. "Allah'ım yarattığına lafım yok." diyerek söylendim.
Kocam bunu içmemeliydi çünkü kim çiğ yumurta akı severdiki. İnternetten araştırma yapıp daha güzel bir tarif buldum. Muz, yoğurt, bal, çiğ kakao, hurma ve tarçını blenderda karıştırıp şişeye kattım. Havalı sporcu matarası hoşuma gittiği için kendime de doldurdum.
Tadı şimdi daha güzeldi. Zıplaya zıplaya aşağı inmeye başladım. Enerji doluydum erken kalkmak cidden değişiklik yaratıyordu. Şarkı söylemeye başaldım merdivenleri inerken.
"Bak şu adama aşık oldu
Neler ummuştu neler buldu
Tam çağım geçiyor derken
Aşktan da ümit kesmişken
Doğuyor sanki yenidenAdam yaşlı hem ağırbaşlı
Kadın genç hem karasevdalı
Gönül ferman dinlemiyor
Yaşa başa hiç bakmıyor
Sevilmek hayat veriyor"Kendimi kaptırıp gözlerim kapalı söyleyerek salona girdiğimde şok içinde bana bakan Altan'ı yeni fark ettim. Şüpheyle "Günaydın" dedim neye şaşırmıştı ki.
"Günydım bebeğim de, yaşlı mıyım ben?" pot kırmış gibi elimi ağzıma kapattım. Ona doğru yaklaştım değişik bir alette oturuyordu. Üzerindeki tank top beyaz ince atlet olmasa da olurmuş. Kasları olduğu gibi meydandaydı.
Önünde durup elimi pazısına koyup sıktım. "Ne yaşlısı filinta gibisin. Şu kaslara bak 18'lik gençlere taş çıkarırsın"
Kafasını yana çevirerek güldü. "Ama kocam bak ben sana ne yaptım" şişeyi iki yana salladım. "Ne yaptın?" şişeye dikkatle baktı. "Smoothieee" coşkulu sesimle gülümsedi.
"Bir yanlışlık var sanki tarif beyaz oluyordu ama" şişeleri yere bıraktım. Kollarımı ensesine sarıp kafasını göğsüme çektim. "Sen bunu iç kuzumm, spor yapacağım diye çiğ yumurtalar yemişsin haberim yok" kafasının üstünü öpüp çekildim.
Elimi göğsüme iki kere vurup "Bundan sonra karın bakacak sana bu daha güzel, iç yavrum."
Uzattığım şişeyi alıp bir kaç yudum içti. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. "Güzel" dedi demesine ama tepkisizdi. "Hiç gerçekçi değil niye beğenmedin?" dudaklarımı büzerek kollarımı önümde bağladım.
Küskünce bacakları arasına girip tek bacağına oturdum. "Şekeri çok az abartmış olabilir misin?" işaret ve baş parmağı arasında ufacık bir aralık bırakarak. Tatsız olur diye iki katı bal koymuştum. Ama benlik sorun yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korubaşı Mahallesi
Historia Corta"Avuçlarım arasında çırpınıp duran minik bir kuşsun. Sarıyorum yaralarını seni ait olduğun yere gökyüzüne salma vakti geliyor. Beceremiyorum açamıyorum avucumu, bırakmak istemiyorum. Minik kuşum bulamaz ki bana gelen yolları, giderse sonsuz gökyüzün...