Jungkook'u bıraktıktan sonra bende evime doğru yol almıştım, yorgundum ve benimde dinlenmem gerekiyordu. Ah, tabi bir de planlama yapmam. Malumunuz iddia vardı ve kazananı bendim. Bu geceye özel olarak seçtiğim şarkıyı açıp yola devam ederken dikkatimi dağıtan bu gece onu yarışta yendiğim küçüğümden gelen bir mesaj bildirimiydi.
JK
Hala buralardaysan, kahveye hayır demezsin bence :)Mesajı görünce istemsiz gülümsedim. Kenara çektim ve ona bir cevap yazmak istedim. Aslında gerek yoktu. Telefonu yan koltuğa atıp geri, onunla kahve içmeye döndüm. Bir çicek ya da minik bir hediye almak istemiştim ama saat gece ikiye yaklaştığından barlar harici her yer kapalıydı. Bu seferlik böyle olsun diye içimden geçirip yola odaklandım.
Kapısının önüne dikildiğimde kendimi kontrol etme tenezzülünde bile bulunmamıştım. Her zaman iyi görünürdüm ve bana inanın şuan bu deri pantalonun içinde nefes kesici göründüğüme emindim. Kapıyı iki kez tıkladıktan sonra spidermanlı pijamalarıyla kapıyı açtı Jungkook. Beni unutun tamam mı, bu gece asıl nefes kesici görünen oydu. Yorgun gözleri, pijaması ve hafif dağılmış saçlarıyla resmen onu öpmemi söylüyordu.
"Mesajıma dönmeyince gelmezsin sandım, hoşgeldin geç."
İçeri geçtiğimde evinin çok güzel dekore edilmiş olduğunu gördüm. Zevkliydi. Her halinden belliydi. Önümden salona doğru yürümüş ve birkaç dakika beklememi söylemişti. Ona uydum ve gözüktüğü kadar rahat olan koltuklara kendimi bırakıp derin bir nefes aldım. Birkaç dakika sonra elinde iki kupa kahveyle geldi. Doğrulup bana uzattığı kupayı aldım ve yakınıma oturması için kaydım ama o biraz uzağıma oturdu.
"Nasıl içersin bilemedim ama görüntün şekerli içiyormuşsun gibi hissettirmedi. Bu yüzden sert yaptım."
"Teşekkürler"
Bağımlısı olacağım gülüşünü görmek iki kibar davranış ve birkaç iltifata bakıyordu ama hissediyordum bu çocuk göründüğünden çok daha fazlasıydı.
"Seni neden çağırdığımı merak ediyorsan, bende bilmiyorum."
Kıkırdadı. Bu ne tatlılık! Kahvemden bir yudum alıp cevap verecektim ki konuşmaya devam etti.
"Neden bir hafta sende kalmamı istedin? Yarış için koyduğumuz iddiada yani."
"Senden istesem gelip kalır mıydın evimde?"
Kaşları çatıldı. Bana kimsin nidaları atacak gibiydi.
"Tabii ki hayır. Seni tanımıyorum bile. Hem şuan sevgilinin yanında olman gerekmiyor muydu?"
Ağzındaki lokmayı çıkarınca anladım asıl derdini. Bugün restoranda bir randevudaydım ve o da farkındaydı.
"Hayır, hem sen tanımadığın insanları neden evine çağırıyorsun?"
"Soruya soruyla cevap verme Kim."
Biraz uzağımda oturuyordu. Aramızdaki mesafeyi kapattım. Gerek yoktu mesafelere. Dizi dizime değiyordu. Asıl konuşma böyle olur işte. Yakınlığımızdan rahatsız olmadı. Şaşırmıştım. Şimdiye beni evden kovması gerekiyordu. Ama o aramızdaki mesafeyi sanki dahası mümkünmüş gibi iyice kapatmak istedi ve biraz daha bana doğru kaydı.
"Ne merak ediyorsan sor Jeon. Ama uzaktan sorma. Gözlerin yakından çok daha güzel."
İltifatım hoşuna gitmiş olacak ki gülümsedi, kahvesinden bir yudum aldı ve onu sehpaya bırakıp tüm dikkatini bana verdi. Bende aynısını yapıp soracağı soruları tüm dikkatimle dinlemeye hazırdım.
"Sevgilin?"
"yok."
"Kimsin sen peki? Gözlerim senin üzerindeyken kendini tanıtacağını yazmıştın bana. Anlat hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my safe place |taekook
FanfictionBen Kim Taehyung, ismimin önünden gelen playboy ve benzeri sıfatlarıyla övünen ben, o güzel çocuğu gördüğümde bu sıfatlardan utanmıştım. "Tıpkı şarkıda söylediği gibi seveceğim seni, ne istiyorsan verecek, senin olacak ve istemediğinde seni anlayac...