fifteen

17 1 11
                                    

Sabahın erken saatlerinde hiç durmadan çalan telefon ile uyandım. Bu benimki değildi çünkü ben uykumun bölünmesinden nefret eden bir adam olarak hep sessizde tutardım telefonumu. Bu çalan telefon Taehyung'undu. Çalan sürekli melodinin asla bitmemesine karşın sevgilim güzel uykusunu bir gram bile bölmeden öylesine uyuyordu, ben onun göğsünde yatarken. Yavaşça göğsünden kalktım ve çalan melodiye aldırış etmeden onu izlemeye başladım. Güzel yüzü, yakından oldukça kusursuzdu. Gözleri, burnu, çene hattı ve uğruna ölüp bittiğim dudakları...Bizim ilişkimizde en önemli alanlar çoktan belliydi, dudaklarımız. Onlar ayrıysa biz de ayrıydık ve ben Taehyungla ayrı kalmayı hiç istemezdim.

Onu uyandırmak adına dudağına minik bir buse kondurduğumda kıpırdanır gibi oldu ama oflayıp tekrar uykuya döndü. Bir öpücük daha kondurdum, yine uyanmadı. Bir tane daha, yok. Son bir kez, yine uyanmadı diyeceğim sırada elleri hemen belimi bulup beni kıvrak bir hamleyle kucağına çekti. Bu sefer öpücüğümüzü başlatan oydu. Çok uzun sürmedi, şehvet dolu da değildi. Dedim ya onlar ayrıysa bizde ayrıyız diye. Bu bir sevgi öpücüğüydü. Biriz demekti bu.

"Demek bundan sonra her sabah böyle uyanacağım."

Neyi kast ettiğini anladığımda gülümsedim.

"Hmhm ama ben her sabah bu çalan melodiyle uyanmak istemem, senin dokunuşların kişisel tercihim."

"Hmm..."

Belime daireler çizerken yeni uyandığı için  daha kalın ve derin olan sesiyle mırıltılar çıkardı. Eni konu beni süzüyordu. Üstümde sadece onun tişörtü vardı ve bu tişört kalçalarımı zor kapatıyordu.

"Tişört yakışmış ama beni öldürmek istiyor gibisin."

"O nası söz..."

Kucağında biraz yerleşip elimin birini saçlarına atıp karıştırdım.

"...ben size nasıl kıyarım ki Bay Kim."

Takındığım saygı ifadelerinden çok ona soyadıyla seslenmemi seviyordu. Aslında ofisindeki ve çevresindeki herkes ona Bay Kim diyorken o sadece benim söylememden etkileniyordu.

"Kıyamaz mısın, Jeon?"

"Tch, hiç kıyamam hemde."

Bunu söyledikten sonra kıkırdamıştım. O da bana gülümsemesini bahşettiğinde kulağına eğilip fısıldadım.

"Bu kadar güzel gülümserseniz, siz beni öldürürsünüz ki Bay Kim."

Tekrar gülümsediğinde tam lafa girecektim ki beni seri bir hamleyle altına aldı ve bacaklarımın arasına tek bacağını koyup ellerini iki yanıma koydu ve kulağıma eğilip fısıldadı o da tıpkı benim gibi.

"Biraz daha böyle konuşursan..."

O sırada artık kaçınçıya aradıklarını bilmediğim telefonu çaldı ve artık bıkkınlıkla üzerimden kalkıp telefona cevap verdi.

"Söyle, Namjoon."

Bu güzel anı mahvettikleri için sinirli olduğu her halinden okunuyordu ama eminim önemli bir şey olmasa kimse onu bu kadar rahatsız etmez, edemezdi.

"Sikicem artık, o herifin meselesini kapatmadık mı biz geçen gün?"

Daha da sinirlenip küfürler savurarak konuştuğunda ben bile gerilmiştim. Önemli bir mesele olmalıydı.

"Tamam sikeyim kapat, bir işi de becerin artık. Geliyorum yarım saate. O herifi de güzel ağırlayın."

Sinirle solurken telefonu kapatıp bana döndü.

my safe place |taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin