twenty

17 1 106
                                    

Çok uzun olmayan yolculuk sonrasında Jungkook'un bizim için yer ayırttığı ve lüks olduğunu bağıran cluba gelmiştik. Arabayı valeye teslim edip cebine biraz para sıkıştırdıktan sonra sevgilimle el ele cluba girdik. Girişte isimlerimizi teyit etmek adına sorduktan ve ceketlerimizi alıp keyfimize bakmamızı söyledikten sonra bize masamızı gösterdiler. Burası lüks bir restoran gibi düzenlenmiş ama ayakta durabileceğiniz masaları da bulunan bir clubtı. Masamıza geçip oturduktan sonra yanımıza gelen garson ne alacağımızı sorduğunda seçimlerimizi kırmızı şaraptan yana kullanmış ve ortaya da mezelerle beraber bir peynir tabağı seçmiştik. Yavaş başlamak istediğimizden seçimimiz şaraptan yanaydı. Yoksa ne ben ne de sevgilim şaraba bayılmaz hatta ben daha sert içkilerin adamıydım.

"Sevdin mi aşkım burayı?"

Ortamın atmosferine dalıp gidiyorken konuşmasıyla beni tekrar kendi atmosferine çekti, güzel sevgilim.

"Böyle yerlerin adamı olduğunu unutuyorsun sevgilinin."

Söylediğim cümleden sonra göz kırpmamla koluma hafif bi tokat yemem bir olmuştu.

"Öncedendi o."

Kıkırdayarak ona cevap verdim.

"İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur bitanem. Benim içim hala kıpır kıpır."

"Buyrun o zaman, ben kalkayım gideyim."

O böyle söylediğinde kıkırtım gülmeye dönmüştü.

"Ne o komik bir şey mi var Kim?"

"Var tabii. Benim senden başkasıyla olabileceğim düşüncesi...Çok komik."

Yüzündeki sırıtış yine onu tavladığımı gösterirken çapraz masamda oturan kıza kaydı çok anlık gözlerim. Biri sizi izliyorsa ya da gözünüzün içine içine bakıyorsa hissedersiniz ya, aynı ondan olmuştu sanırım ki bi anda gözlerim o masaya dönmüştü. Beni izlediğini ve hatta yanındaki arkadaşına bir şeyler söylediğini görünce aldırış etmeyip sevgilime geri döndüm.

"Bu üstündekiler çok yakıştı sana. Baksana senden gözlerini alamıyor herkes."

Etrafta gözlerimi kısaca gezdirdiğimde gerçekten sevgilimin söylediği gibi olduğunu gördüm. Ben bu ilgiye alışık bir adamdım zaten ama Jungkookla olduğumdan beri böyle mekanlardan uzak, sadece onun ilgisine odaklıydım.

"Yavrum senin sevgilin afetin ta kendisi. Hemm..."

Sandalyemi biraz öne çekip sevgilime daha çok yaklaştım ve konuşmaya devam ettim.

"Karşımda senin gibi bir afet oturuyorken benim insanlara bakmamı beklemiyordun herhalde."

Gülümsedi tekrar. Öpmek istedim onu ama tam o an garson içkilerimizi ve mezelerimizi getirdi.

"Teşekkürler."

Garson tam gidecekken elime bir kağıt sıkıştırıp öyle gitti. Kağıdı masanın altında açıp baktığımda gülümsedim yalnızca. Çapraz masamda oturan kızdandı. İsminiz nedir bayım? Tam bir fransız gibi görünüyorsunuz ve bu benim ilgimi çekti. Sadece biraz eğlenmek için garsonu çağırıp ondan bir kalem istemiş ve ismimle beraber Koreli olduğumu fransızcayı ana dilim gibi bildiğimi ayrıca kendisininde fransız kadınlarına benzediğini yazdım.

"O kağıda ne yazıyorsun sevgilim?"

"Şu çapraz masada oturan kız yollamış. Eğlenelim diyorum biraz. Ne dersin?"

"Duygularla oynamak yani?"

Güldüm.

"Buraya kimse gerçek aşkı bulmak için gelmiyor sevgilim. Azıcık eğleneceğiz."

my safe place |taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin