"Sevgilim hala giyinemedin mi hadi ama"Sitemkar şekilde güzel sevgilime seslendim. Ben kendim giyinirim deyip beni odasından atmıştı. Bu sabah çok güzel uyanmıştım. Onun güzel kokusu burnuma dolarken ellerim onun tapılası vücuduna sarılıyordu.
"Bekle biraz aşkım, giyiniyorum işte"
İçerden duyduğum sesle birlikte oflamıştım. Yaklaşık yarım saattir beni burda bekletiyordu. Aslında ben bu süre zarfında kendi evime gidip giyinip gelebileceğimi söyledim ona ama siyahlar içinde tapılası gözüküyorsun sevgilim, gerek yok diyerek beni tekrar kendine aşık etti. Tamam, yakışıklı bir adamdım hatta çevremde bir sürü güzel kadın ya da onu inleteyim diye ağlayan bir sürü yakışıklı ve reddedemeyeceğiniz türden erkekler vardı ama Jeongguk, benim Jeongguk'um hepsine bedeldi. Hepsine bi yeterdi. Hatta kalanına da.
"İşte geldim. Nasıl olmuşum?"
Kapıyı açtıktan sonra dışarı çıktı. Üzerinde açık sarı hatta beje kayan tonlarda bir eşofman takımı vardı. Kendi etrafında döndü iki tur. Güzel meleğim benim. Bir de soruyordu nasıl olduğunu. Güzel olmaması mümkünmüş gibi.
"Çok güzelsin sevgilim, aksi mümkün olamaz zaten."
Yavaş adımlarıyla bana yaklaştı ve ellerini omuzlarımda aşağı sallandırarak sarıldı bana. Ensemdeki saçlarla oynamayı alışkanlık haline getirmişti tıpkı benim bana milim yaklaştığında belini bulan ellerim gibi. İyice çektim kendime onu.
"Öyle mi diyorsun?"
Şımarıyordu bana. Elleri hala ensemdeki saçlarda dolanıyor ara sıra hafif hafif çekiyordu. Sınırlarımda dolanıyordu, kendimi tutmamı engellemeye çalışıyordu ama ben onunla olacağım günü çoktan planlamış hatta bunun için uğraşıyordum bile. Sadece onun biraz beklemesi gerekiyordu ama şuan boynuma iyice sokulup birkaç öpücük bırakıp geri çekilen güzel sevgilim beklemekten hoşlanmıyordu belli ki.
"Neden konuşmuyorsun sevgilim? Yoksa güzel olduğumu anlatacak kelimeler mi bulamadın?"
"Kelimeler kapında köle birtanem biliyorsun."
Yaklaştı iyice bana. Kur yapıyordu resmen şuan. Bu Jungkook, top10 listemde ilk sıraya yükseliyordu.
"O zaman neden konuşmuyorsun, aşkım?"
Aşkım. Aşkı. Ben. Kim Taehyung.
"İzliyorum seni. Doyamıyorum izlemeye, doyamayacağım da galiba bu gidişle."
Gülümsedi bana. Onu şımartmayı sevdiğim kadar başka hiçbir şeyi sevmiyordum.
"Doyma zaten."
"Doyamıyorum ki zaten."
Gülümsedi tekrar. Gülüşünden öptüm onu. Bu sefer gülüşü daha da büyüdü ve ben de daha çok öptüm onu. Yanaklarından boynuna, burnuna, alnına bir sürü öpücük bıraktım.
"Kahvaltın yetmediyse beni yiyebilirsin aşkım."
Kıkırdadım. Öyle tatlıydı ki bugün. Her zaman böyle değildi. Arsız bir çocuktu ama dünden sonra iyice arsızlaşmaya başladı.
"Çıkalım mı artık?"
Kafa salladı sorduğum soruya. Benden uzaklaşmaya çalıştı ama gitmesine izin vermedim.
"Çıkalım dedin ya sevgilim. O yüzden ayrıldım senden. Yoksa inan bırakmam seni."
Gülümsedim ve dudak kenarından bir öpücük alıp bıraktım onu. Son bir kez evi kontrol ettikten sonra yanıma geldi ve ellerimi birleştirip beraber evden çıkardı bizi. Sürekli kullandığım siyah range roverla gelmiştim ama o birlikte ettiğimiz bir sohbette motorlar varken araba kullanacağını düşünmediğini söylemişti. Eğer bir araba isterse garajım emrine amadeydi ve bunu o da gayet iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my safe place |taekook
FanfictionBen Kim Taehyung, ismimin önünden gelen playboy ve benzeri sıfatlarıyla övünen ben, o güzel çocuğu gördüğümde bu sıfatlardan utanmıştım. "Tıpkı şarkıda söylediği gibi seveceğim seni, ne istiyorsan verecek, senin olacak ve istemediğinde seni anlayac...