Gömleğimi düzeltirken annem odaya girdi. Elinde birkaç kağıt vardı.
"Nerede kaldın anne?"
Sıkıntılı şekilde "Uzun sürüyormuş bu işler." dedi.
O sırada genç doktor "Şimdi hemşire damar yolu açacak. Sonra size birkaç soru soracağım." diyerek EKG aletiyle birlikle odadan çıktı.
Hemşire geldi. Damar yolunu açtı. Tüm ısrarlarına rağmen tam kolumun bükülen kısmına (dirsek kısmına) açmıştı. Bükemiyordum kolumu. Sırf işlerini biran önce bitirmek için hastayı düşünmeyen hemşirelerden nefret ediyorum. Oflarken kapı açıldı ve genç doktor odaya girdi. Neden sürekli genç doktor diyordum. Adını neden sormuyordum?
"Evet Yadenur. Sana birkaç soru soracağım. Ama öncesinde bir tansiyonunu ve nabzını ölçelim. Hazır mısın?"
"Evet ama benim de size bir sorum olacak. İsminiz nedir?" diye sorarken bir yandan da kolumdaki gömleği sıyırıyordum.
Hafif bir tebessüm etti ve "Hüray" dedi. İlk defa duymuştum bu ismi. Anlamı neydi acaba? İlk fırsatta bakacaktım.
Tansiyon aletini koluma yerleştiriyordu ve yine yaklaşmıştı. O koku burnumu doldurmaya başlamıştı. Huzur bir koku olsaydı bu olabilir miydi? Bir saniyeliğine gözümü kapattım. Evet benim kokulara zaafım vardı ama hiç böylesi bir kokuyla karşılaşmamıştım.
Sağ kolumdan tansiyonu ölçtü. "140/70 biraz yüksek bir de sol kolundan ölçelim." dedi.
"Bir tanesi yetmiyor mu?" dedim.
Gülerek "Takayasu arteritinde iki kol arasında tansiyon farkı olur." dedi. Şaşırmıştım. Benim iki tansiyon değerim mi vardı? Daha neler öğrenecektim acaba...
"Sol 100/50" dedi.
Hasta raporuna yazdı ve sorular sormaya başladı. (Merak edenler için bölüm sonunda belirtileri yazacağım.)
"Boynunu dinleyebilir miyim?" dedi. İki taraftan da dinledikten sonra "Bacaklarından da tansiyon ölçmem gerek." dedi. Bacak nereden çıkmıştı? Bugün kıpkırmızı gezecektim anlaşılan.
Pantolonumu sıyırdım. İki bacağımdan da tansiyonu ölçtü ve ayağımın üzerinden nabzımı kontrol etti.
"İki bacak arasındaki tansiyon farklı çok değil. Bu iyi bir şey." diyip hasta formuna not etti.
"Saat 15.00 gibi hocalarla birlikte visit olur. Orada detaylı bilgi verilir. Geçmiş olsun." dedi ve odadan ayrıldı.
Hüray'dan
Bugün benim için oldukça zor bir gündü. Dün gece uzun süredir sorun yaşadığım bir ilişkim bitmişti. Onu seviyor muydum bağımlı mıydım bilemiyordum. Tek bildiğim beni çok yıprattığıydı. Acı veriyordu bana. Haftanın üç günü iyiysek dört günü tartışmalarla geçiyordu. Sevgi böyle bir şey olmamalıydı. Ortak bir kararla ayrıldık. Ama geri döneceğine o kadar emindim ki. Hep öyle olmuyor muydu zaten? Ayrılıyor özlüyor geri geliyordu. Ben de buna hep izin veriyordum. Bu basbayağı kendime saygısızlıktı. Önceden bunu fark edemiyordum. Artık eski Hüray olmayacaktı karşısında.
Bugün servise yeni bir hasta geldi. Teşhisi daha konmadı ama çok nadir görülen bir vaka. Milyonda beş kişide görülen bir hastalık. Haberini alır almaz ben ilgilenmek istedim. Belki de mesleğimde bir daha böyle bir vakayla karşılaşmayacaktım. Bu tecrübe kazanmam için bir şanstı. Diğer internler haberini almadan gidip muayene etmeliydim.
Gerekli incelemeleri yaptıktan sonra odasına doğru gitmeye başladım. İlk Meryem hanımın EKG'sini hallettim. Sonra da yeni hastaya yöneldim.
Neden far görmüş tavşan gibi bakıyordu bu kız bana? Gözlerini kocaman açmıştı. İri olan gözleri daha da büyümüştü ve komik bir ifade oluşmuştu yüzünde. İstemsizce tebessüm ettim.
"İsminiz nedir?"
"Yadenur" dedi. Güzel bir ismi vardı. Daha önce hiç duymamıştım. Gözlerini kaçırıyordu sürekli.
"Yadenur hanım sırtüstü uzanıp üst tarafımızdaki kıyafetleri çıkarır mısınız?" dedim. Çok tedirgin ve rahatsız gözüküyordu. Sanırım ilk defa EKG çektirecekti. Genelde kadınlar bu durumda utanıyorlar ama bize göre çok normal bir olaydı. Yemek yemek gibi sıradanlaşan bir şeydi.
Bu kız ne kadar beyaz tenliydi böyle. Süt beyazı dedikleri bu olsa gerek diye düşündüm. Bana hiç bakmıyordu. Kafasını duvardan tarafa çevirmişti. Teni bir türlü tutmuyordu elektrotları. Narin bir bedeni vardı. Elimden geldiğince nazik davranmaya çalışıyordum. Yanakları kızarmaya başlamıştı. Biran önce bitirmeliydim. Birkaç deneme sonunda sonunda olmuştu.
Hastalık hakkında birkaç soru sormaya başladım. Yüz ifadeleri güldürüyordu beni. Ciddi görünmeye çalıştım ama ne kadar başarılı oldum bilemiyorum.
Sonra gerekli muayeneleri yaptım. Gerildiğini hissedebiliyordum. Bu tip hastalar strese, gerginliğe,heyecana asla gelemezdi. Kalbi zaten çok hızlı atıyordu. O yüzden hızlıca muayene ettim.
Daha bütün serviste yatan hastaların kan istemlerini yapacaktım. Arkamda bir çift iri göz bırakarak odadan ayrıldım.
Yadenur'un belirtileri:
-Halsizlik
-Göğsünde ağrılar, kalp atışını şiddetli hissetme
-Boynunda şiddetli ağrılar
-Kollarında ve bacaklarında güçsüzlük, çabuk yorulma
-Görme kayıpları
-Ani harekette göz kararması
-Kilo verme

ŞİMDİ OKUDUĞUN
T.A.K
ChickLitBirbirlerini tanımayan, hayatın farklı yönlerinde yaşayan Yadenur ve Hüray'ın yolları, beklenmedik bir şekilde hastane odasında kesişir. Yadenur, hastalıkla mücadele ederken, Hüray ise ona umut ve destek olmaya çalışır. İkisi de hayatın zorluklarıyl...