2🌼

1.1K 39 7
                                    

Ne demişti bu doktor? Ta... İlk 2 harfini anımsıyordum sadece. Gözlerim yaşlı biçimde telefonu elime aldım. Arama butonuna 'Romotalojik hastalıklar' yazdım. İlk çıkan başlığa tıkladım. Liste uzayıp gidiyordu. Evet buldum. Takayasu arteriti. Neydi bu? İsmi bile ne kadar tuhaftı. Açıklama kısmını okumaya başladım.

Takayasu arteriti, nadir görülen bir vaskülit türüdür, kan damarı iltihabına neden olan bir grup bozukluktur. Takayasu arteritinde iltihaplanma, kanı kalbinizden vücudunuzun geri kalanına (aort) ve ana dallarına taşıyan büyük artere zarar verir.

Demek ki damarlarımda bir sorun vardı.

"Yadenur Arslan"

Biri bana sesleniyordu. Sanırım Sare hanımdı. Yatış için gerekli işlemleri anneme anlatıyordu. Asansöre bindik ve 8. kata çıktık. Sare Hanım yatacağım odayı gösterdi. İçeri girdiğimde kırklı yaşların ortasında olmalı diye tahmin ettiğim bir kadın vardı.

Annem benle kardeşimi odaya koyup işlemler için yanımızdan ayrıldı. Odayı inceliyordum. Yatağın üst kısmındaki dört yapraklı yonca ilgimi çekmişti. Acaba anlamı neydi? Ben bunu düşünürken odaya EKG aletiyle doktor olduğunu düşündüğüm
yirmili yaşlarda, kumral, uzun boylu birisi girdi. Uzun derken cidden çok uzundu. Ben onu incelerken karşı yatakta yatan kadına doğru ilerledi.

"Meryem hanım sırtüstü uzanır mısınız? EKG'nizi çekeceğim." dedi.

Bir dakika! EKG şu üst tarafımızdaki kıyafetleri çıkarıp yapılan test değil miydi? Kadına üzülerek baktım. Utandığı belliydi. Evet tıpta böyle şeyler normaldi ama işte utanıyordu insan. Kadın sırtüstü uzandı ve aradaki perdeyi çekti genç doktor. Ben de odayı inceliyordum. Bir televizyon, iki buzdolabı, bir banyo vardı. Gayet güzel ve yeni gözüküyordu eşyalar. Televizyon var en azından sıkılmam diye düşünüyordum. Aletin seslerinden anladığım kadarıyla test bitmişti. Genç doktor masaya yönelip bir şeyler yazdı.

"Geçmiş olsun Meryem hanım" dedikten sonra bana doğru gelmeye başladı. Ne? Bana doğru mu geliyordu? Hem de o aletle. Ne yani bana da mi yapacaktı aynı işlemi? Sertçe yutkundum.

"İsminiz nedir?"

Çekinirek "Yadenur" dedim. Kardeşime doğru baktı ve "Sizi biraz dışarı alabilir miyiz?" dedi ve hafif tebessüm etti. Sonra bana baktı.

"Yadenur hanım sırtüstü uzanıp üst tarafımızdaki kıyafetleri çıkarır mısınız?" dedikten sonra perdeyi tekrar çekti.

Utana sıkıla dediğini yaptım. İlk defa bir erkeğin karşısında bu şekildeydim. Yanaklarımın kızardığına yemin edebilirdim.

"Şimdi bir sprey sıkacağım biraz soğuk olabilir." dedi ve nazikçe sıktı. Yaklaşınca burnuma dolan kokusuyla şaşırdım. Ne kadar güzel bir kokuydu bu. Yaklaştıkça daha da artıyordu.

Gerçekten sprey çok soğuktu irkildim. Beş veya altı tane küçük plastik şeyleri vücuduma yapıştırmaya başladı. Ben ise kafamı çevirmiş duvarı izliyordum.

Doktor yapıştırdıkça çıkıyordu plastik şeyler. Tekrar yapıştırıyordu tekrar çıkıyordu. Birkaç kere tekrarladı. Onun yüzüne baktım ve onun da gerildiğini anladım. Kendi kendine "Neden olmuyor?" diye söyleniyordu. Hiç yüzüme bakmıyordu. Ben de yüzünü incelemeye başladım. Gözleri ne kadar yorgun bakıyordu ve uykusuz kaldığının belirtileri vardı. Kırmızı kareli bir gömlek altına da kot ve bot giymişti. Kesinlikle ona yakışmıştı.

Galiba bu sefer olmuştu. Aletten sesler çıkmaya başlamıştı. Artık bitsin diye hafif hafif nefes alıyordum ki göğüs kafesim çok genleşmesin yapışan şeyler çıkmasın. Bu sırada parfümünün kokusu giderek artmıştı. Çok yakınımdaydı. Parfümün markasını kesinlikle öğrenecektim.

Plastik şeyleri söküp bana bir peçete uzattı. Teşekkür edip silmeye başlarken masaya gidip bir şeyler yazdı. Rahat bir nefes verdim. Bitmişti şükür.

T.A.KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin