Annemle Hüray odadan çıktıktan sonra telefonumu kurcalama başlamıştım. Arkadaşlarım üniversite kampüslerinde fotoğraf paylaşıyorlardı. Ben ise hastanede ne olacağım bile belirsiz şekilde burada kalmıştım işte. İçimi yine büyük bir hüzün kapladı. Telefonu bırakıp yatağa uzandım. Gözlerimi kapadım.
Bir iki dakika geçti veya geçmedi kapı açılma sesiyle gözlerimi araladım. İlk annem odaya girdi. Ardından elinde pasta olan bir Hüray.
"İyi ki doğdun Yadenur."
Annem eliyle alkış ritmi tutuyor, Hüray da elinde pastayla anneme eşlik ediyordu. Bu manzara gerçek miydi? Şok olmuştum. Bugün doğum günüm olduğunu bile unutmuştum.
Annem yatağın yanındaki komodini masa haline getirdi. Hüray da pastayı onun üstüne koydu. İyice doğruldum. İçinde bulunduğum durumun sevinciyle bir dilek tuttum. Sonra da mumları üfledim.
"Nice senelerin olsun kızım." diyerek annem bana sarıldı. Ben de ona sımsıkı sarıldım, yanaklarımdan öptü. Annem benim. Bu hayattaki en değerli varlığım. Anne sevgisi kadar güzel bir şey var mıydı bu dünyada?
"Teşekkür ederim anne. Hep beraber inşallah." Ben de annemi öptüm. Bakışlarımı Hüray'a çevirdim.
"İyi ki doğdun Yadenur. Nice senelere." dedi ve tebessüm etti.
"Teşekkür ederim."
Çok mutlu olmuştum. Ne kadar hastanede kutlanan bir doğum günü olsa da mutluydum işte. Hem mutluluk böyle ufak şeylerle bile olmaz mıydı?
Annem saate baktı ve:
"On dakikaya çıkmam gerekiyor." diyerek aceleyle çay bardaklarını çıkardı. Hüray da çayları kattı. Ben de yataktan kalkıp pastadan mumları teker teker çıkardım. Pasta çilekliydi, en sevdiğim. Plastik tabaklara pasta dilimlerini koydum. İlk anneminkini verdim. Annem hemen yemeye başladı. Bir yandan da hızlı hızlı çayını yudumluyordu.
Yatağa doğru olan küçük masaya da Hüray'ın ve benim pastalarımı koydum. Yatağın düğmesine basarak yatağı düzleştirdim.
"Oğlum otursana yatağa. Yadenur sen sola doğru geç." dedi annem.
Hüray"la karşılık pasta yiyip çay içiyorduk. Biraz heyecanlanmıştım. Annemle yalnız kalınca da neden Hüray'ın da doğum günüme katıldığını soracaktım.
"Benim çıkmam gerek. Siz pastanızı yiyin. Tekrar iyi ki doğdun canım kızım." dedi annem. Alnıma sıcacık bir öpücük kondurup odadan çıktı.
Odada ikimiz kalmıştık ve derin bir sessizlik oldu. Sessizliği Hüray böldü.
"Pastayı beğendin mi?"
Beğenmek ne kelime bayılmıştım. "Evet evet çok güzel ve gerçekten çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum." Minnettar bakışlarımı yolladım. Bir yandan da gerilmiştim. Odada ikimiz vardık. Önce de ikimiz kalmıştık ama bu atmosfer farklıydı işte.
"Rica ederim. Sevindirebildiysem ne mutlu. Pastayı beğenmene sevindim. Çilek kızlı pijama, çilekli kalemini görünce çileği sevdiğini tahmin ettim."
Nasıl yani? Pastayı Hüray mı almıştı? Eşyalarımı dikkatle bakması ve fikir yürütmesi beni şaşırtmıştı. Pastadan bir dilim alıp ağzıma götürecekken:
"Sen benim ikinci doğum günümsün."
Elim havada kalmıştı. Ona doğru şaşkınlıkla baktım. Bu Ezan Çiçekleri şiirinin ilk mısrasıydı.
"Gençliğim maziye göçerken geldin
Sen benim geciken şanslı yönümsün
Son fırsat elimden kaçarken geldin
Ezan çiçekleri açarken geldin."Çatalı bırakıp tamamen ona doğru döndüm ve dinlemeye başladım. İnanılmaz hislerle dolup taşıyordum şu an. Ona bir konuşmamızda en sevdiğim şiirin bu olduğunu söylemiştim. Şimdi ise bana bakarak okuyordu.
"Gün gurup ederken bi akşamüstü
Gözlerin gönlümüm yolunu kesti
Bahçemde mutluluk rüzgarı esti
Sen bana iş işten geçerken geldin
Ezan çiçekleri açarken geldinGörevi devredip ihtiyar-ı aya
Evlada diyordu güneş dünyaya
Ne akşamsefası ne sarı fulya
Son fırsat elimden kaçarken geldin
Ezan çiçekleri açarken geldin.Sıradan sözlere eyleme meyil
Sen bana kulak ver sen bana eğil
Açelya begonya sardunya değil
Sen bana iş işten geçerken geldin
Ezan çiçekleri açarken geldinEski bir sevdanın ince ağrısı
Aşkınla tedavi gördü doğrusu
Duyuldu akşamın namaz çağrısı
Son fırsat elimden kaçarken geldin
Ezan çiçekleri açarken geldin.Gün battı batacak hafif rahmet var
Gözüme gürünen bir alamet var
Bu aşkta bir hikmet bir keramet var
Sen bana iş işten geçerken geldin
Son fırsat elimden kaçarken geldin
Ezan çiçekleri açarken geldin"Büyülenmişcesine ona bakıyordum. O kadar güzel seslendirmişti ki. Okurken bir saniye bile gözünü gözlerimden ayırmadı. Rüya gibiydi sanki. Hüray ve ben hastane odasından soyutlanmış, ezan çiçekleriyle dolu bir kırdaydık.
Şiiri bitirdi. O bana bakıyordu ben ona.
"En sevdiğin şiirin bu olduğunu söylemiştin. Ben de doğum günü hediyesi olarak seslendirmek istedim. Umarım beğenmişsindir." Bakışlarını ellerine çevirdi.
"Ben.. ne diyeceğimi bilmiyorum. Çok güzeldi. İnanılmaz güzeldi. Çok teşekkür ederim." deyip heyecandan biraz saçmalamış olabilirim.
"Güzel şiirmiş. İlk okuduğumda sözleri beni mest etmişti."
"Evet öyle gerçekten. Cemal Safi eşi benzeri olmayan bir yazar. Diğer şiirlerini de okumalısın mutlaka. Bir bardak daha çay içer misin?" deyip konuyu değiştirmeye çalıştım. Yoksa yüksek doz mutluluktan ve heyecandan delirecektim.
"Ben gitsem iyi olacak. Servisteki diğer hastalara bakmam gerek. Tekrar iyi ki doğdun Yadenur."
"Teşekkür ederim." dedim. Ardında mutluluktan çıldıran bir Yadenur bırakarak odadan ayrıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
T.A.K
ChickLitBirbirlerini tanımayan, hayatın farklı yönlerinde yaşayan Yadenur ve Hüray'ın yolları, beklenmedik bir şekilde hastane odasında kesişir. Yadenur, hastalıkla mücadele ederken, Hüray ise ona umut ve destek olmaya çalışır. İkisi de hayatın zorluklarıyl...