dönüş

617 47 6
                                    

Park Seonghwa hata yaptığını biliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






Park Seonghwa hata yaptığını biliyordu. Bir saat önce pekte ünlü olmayan bir gay barda adını dahi bilmediği ancak ona hoş gözüken gence gülümsemesiyle başlayan, sonuncusunu dilediği bir hataydı bu. Gençte ona geri gülümsemişti. Seonghwa bu kendini beğenmiş gülümsemeyi gördüğünde işlerin çok iyi sonuçlanmayacağının farkındaydı.

Hoş çocuk adının Minjun olduğunu söylemişti. Seonghwa'ya modellik yaptığını hakkında bir kaç şey gevelemiş, sonra "Her neyse. Bundan bahsetmeyelim, sıkıcı." demişti. Bu kısa, can sıkıcı konuşmaları esnasında çocuktan herhangi bir elektrik alamamıştı. Arabasında geçen o gerici sessizlikten ve dairesinin kapısını açtığı anda dudaklarına yapışan dudaklardan da bir elektrik alamamıştı.

Minjun nefessiz kaldığı için ayrıldığında Seonghwa "Dur." dedi. Bu boka devam etmek istiyor muydu emin değildi.

Minjun durmadı. Seonghwa'nın gömleğinin düğmelerini açmış, başını aşağıya indirmişti. Karşısında duran pembe tepecikleri diliyle öpmeye ve ezmeye başladı. Bir göğüsünü ısırdı.

Seonghwa tekrar "Dur." dedi.
Minjun'un umrunda bile değildi. Pekâlâ, dedi. Bu çok yorucu.

Üçüncü kez, daha yüksek bir sesle "Dur artık." dedi.
"Siktir." dedi Minjun. "Ne? Ne oldu?" Barda bakıştıklarından beri Seonghwa'ya karşı inanılmaz bir arzu duyuyor ve sabırsızlığını daha fazla saklayamıyordu. Sabırsızlığı sıkıntıya, sıkıntısı ise birazdan öfkeye dönüşecek gibiydi.

Sağ eliyle Seonghwa'nın fermuarını açmış, iç çamaşırının üzerinden belli olan şişkinliği okşamaya başlamıştı. Seonghwa sertleşmişti.

Seonghwa'da tahrik olmuştu. Aslında en başta o da istiyordu. Minjun güzel bir adamdı. Mükemmel bir fiziğe sahipti ve onda her cinsiyetten kişiyi etkileyebilecek bir şeyler vardı. Seonghwa'da o şeye kapılmıştı zaten. Ancak o şey, fizikseldi. Bugünlerde -Kim Hongjoong'dan beri- birisiyle yatacak olursa, sırf cinsel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yatıyordu. Bugünlerde -aralarındaki aşkı öldürdüğünden beri- aşağılık biri olmak zorundaydı.

Fakat şimdi bunu zerre kadar istemiyordu. Üzülmesinin hiçbir şeye yaramayacağını bildiği halde, içini bir hüzün kaplamıştı.

Minjun'un omuzlarından tutup onu kendinden yavaşça uzaklaştırdı. Oldukça kibar bir şekilde isteğini dile getirdi: "Buna devam etmeyelim."

Minjun anlamadığını ifade eden gözlerle Seonghwa'ya baktı. Buna devam etti. Seonghwa'nın bacak arasında olan elini daha çok bastırdı. "Oyun mu oynamak istiyorsun?" dedi sırıtırken.

"Hayır," dedi Seonghwa ve biraz daha uzaklaştı. "Hiçbir şey istemiyorum."

"Sertliğin öyle söylemiyor ama?" dedi Minjun tekrar aralarındaki mesafeyi kapatırken.

Seonghwa'nın seçeneklerinin arasında asla güç kullanmak yoktu. Başına bela almak istemiyordu. O yüzden medeni bir şekilde tartışmayı seçti.

"Ben onları kırmadan önce ellerini üzerimden çek."
Peki, çok medeni olmadı, ancak işe yarar.

Minjun yutkundu. Bunu beklemiyordu. Reddedilmeyi beklemiyordu. Her zaman arzulanan ve istenen taraf o olmuştu. Cazibesine kimsenin karşı koyamayacağını bilirdi ve bu çok ama çok hoşuna giderdi. Ancak şimdi, resmen istenmiyordu.

"Bu da ne şimdi?" dedi. Gözleri Seonghwa'nın korkutucu iri gözlerindeydi. "İstemiyor muydun?"

Seonghwa fermuarını çekti ve düğmeleri yarım yamalak açılmış olan gömleğini düzeltti. "Çık." dedi sinirle siyah tutamlarını geriye atarken. "Çık git evimden."

Minjun'un içini tarif edemediği bir his doldurdu. Öfke mi? Hayal kırıklığı mı? Bilmiyordu. İstediğini alamayınca ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Klasik, şımarık zengin çocuklarından biriydi işte. Tanrı bilir, bu yerden ayrıldığında nasıl da ağlayacaktı. Nasıl da Seonghwa'ya küfürler yağdıracaktı. Sırf onu istemediği için.

"Bu," dedi. "Yaşadığım en berbat deneyimdi." Üzüldüğünü belli etmemek için küçümseyici bir bakış attı ve gülümsedi. Kapıdan çıkıp gitmeden önce son bir şey söyledi: "Vaktimi boşa harcadın." Kapıyı çarptı ve gitti.

'Vaktimi boşa harcadın.'

Evet diye düşündü Seonghwa. Büyük ihtimalle Hongjoong'un vaktini de boşa harcadım. Güzel anılar biriktirmemiz gereken onca vakti boşa harcadım.

Bir anda gelen bu aptalca duygusallığın içkiden dolayı olduğunu düşündü. Şu an yaşadığı ereksiyon bile aklının ucuna gelmiyor, onu rahatsız etmiyordu. Minjun'un ağır parfümü kıyafetlerinin üzerine sinmişti. Hepsini bir çırpıda çıkardı ve sıcak bir duşa girmek üzere banyoya ilerledi.

Sıcak bir duş, soğuk bir duş veya ılık bir duş. Eğer kafasındaki kirli ve fazlalık olan düşüncelerin suyla beraber gidere akıp gitmesine yardımcı olacak ise, Seonghwa için hiç fark etmezdi. Yaşanan onca tatsız şeylerden sonra stresini sigara ile değilde, duş ile atmayı kendine alışkanlık edinmişti.

Aldığı keyifsiz duştan sonra üç saat sonra kalkmak zorunda olmasına rağmen kendisini yatağına attı. Tüm günün yorgunluğunu göz kapaklarının üzerinde hissedebiliyordu. Ağırlaştılar ve yavaşça kapandılar.

Derken.

Bir çağrı: Yunho arıyor...

Sinirle solurken telefonu sağ eline aldı ve açtı. Uykulu sesiyle konuştu: "İyi bir mazeretin olsa iyi olur çünkü uykuya dalmak üzereydim."

"Üzgünüm ancak bunu şu an bilmen gerekir diye düşündüm." dedi Yunho. 'Şu an hiçbir şey bilmek istemiyorum. Sadece uyumama izin verin.' diye içinden geçirdi Seonghwa.

"Pekala...neymiş o şu an bilmem gereken?"

"Yeni bir asistanın var." Eğer büyük bir firmada çalışıyor iseniz, bir asistana ihtiyacınız var demektir. Ancak bir asistan, kimseyi gecenin dördünde aratacak kadar önemli değildir.

"Beni bunun için mi aradın Yunho? Pekâlâ, kapatıyorum."

"Mesele bu değil." dedi Yunho sesini yükselterek. Tanrı aşkına, bu adam bir şey anlatmasına dahi izin vermiyordu.

"Öyleyse mesele ne? Herhangi bir asistanın geleceğini zaten biliyordum."

"Asistanın kim olduğunu biliyor musun?" Elbette bilmiyordu. Hatta bunu düşünecek zamanı bile olmamıştı. Deneyimli, rastgele biri gelebilirdi en fazla. Düşünecek fazla bir şey yoktu.

"Hayır, bilmiyorum."

"Kim Hongjoong." Tamam tamam, ne?

"Ne?"

"Yeni asistanın Kim Hongjoong."


one shot olmayan bir fic. 🙃
okunmayacağını bildiğim halde kendim için yazıyorum. 🏃‍♀️🏃‍♀️

vaveyla| seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin