Bölüm Şarkısı: Marina And The Diamonds-Savages
"I'm not afraid of God, I am afraid of man"(Tanrıdan değil , İnsanlıktan korkuyorum)
*
Bazı ilk bakışmalar vardır, bilirsiniz ki bu bakışma hayatınızı bir şekilde etkileyecek. Bilirsiniz ki karşınızdakinin gözleri size ya ferah sular sunacak ya da derinizi haşlayacak ardından buz tutturacak kalbinizin en derin köşelerini.
Ben bu bakışmalardan birkaç tane yaşamıştım daha önceden. İlki Nilü yetiştirme yurduna geldiğinde yemek sırasında göz göze gelmemizle yaşanmıştı. Sevimli kızın hayatımı değiştireceğini sanki daha yedi yaşında hissetmiştim.
Bir diğeri lise zorbamı ilk gördüğümde gerçekleşmişti. Onun yeşil zehirli ormanları sinsice benim gözlerimi gördüğünde nasıl bir felakete sebep olacağını kestirememiştim ama yine de bir şekilde bu bakışmanın beni etkileyeceğini bilmiştim.
Şimdi ise kömür karası gözlerim karşısındaki buz mavilere çakılmış 'senin felaketin olurum, uzak dur' diyen bakışlardan kendini ayıramıyordu. Bir şey size zarar verecekse bunu önceden hissederdiniz. Adeta kokusunu alırdınız tehlikenin bir vahşi hayvan gibi. Ben de hissetmiştim. Bu buz maviler adeta gece yolculuklarında kaza yapmamanız için parlayan tabelalar gibi açık açık uyarıyordu beni. Seni mahvedeceğim diyordu. Ben de onun felaketi olacağım gibi iddialı sözlerde bulunamıyorum çünkü ben kimdim? Çocukça oyunlarım delip geçer miydi bu bakışları?
İki kolumdan sıkıca tutan adamlardan kendimi kurtarmaya çalışırken debeleniyordum. "BIRAKIN BE BENİ!" Sonunda dayanamayıp bağırmıştım. İri adamlar çığlığımdan hiç etkilenmemiş gibiyken tribündeki kral yavaşça tahtından kalktı ve eliyle bir işaret verdi. Ardından serbest bırakıldım ve bir adım ilerledim. Gözlerimi ondan çekemiyordum. Onun ise bakışlarındaki şaşkınlık çoktan yok olmuş eski ruhsuz haline dönmüştü.
"Bir sorunun mu var?" sakince sorduğunda kahkaha attım. "Bir sorun mu? Bu olayın tamamı sorun. Hemen şimdi bizi aldığınız yere bırakacak, kendi derdinizi aranızda çözeceksiniz." Emreder tavrıma kralın yanındaki kumral istemeden gülmüştü. "Ne gülüyorsun ayı mı oynuyor?" bu sefer kaşları çatıldı kumralın. "Ayı neden oynasın?" saçma sorusuyla ben de dediğim cümleyi ve ayının neden oynadığını düşünürken arkadaki zaman yolcuları ve mentorlarından oluşan kırk kişi ve tribündeki yaklaşık yirmi tuhaf insan bizi izliyordu.
"Göreviniz bitene kadar burada kalmak sizin sorumluluğunuz." Kral bizi hiç umursamadan konuştuğunda sinirle ofladım. "Hayda! Sen deli mi etmek istiyorsun beni ya? Galaksiler arası hukuk falan diye bir şey yok mu kardeşim? Benim hiçbir sorumluluğum yok evime gideceğim be!"
"Yaptıklarımız Galaksiler Arası Hukuk sistemindeki hiçbir yasayı çiğnemiyor için rahat olabilir." Az önce bizle konuşan sarışının söylediği şeye boş boş baktım. Galaksiler arası hukuk derken dalga geçmiştim!
"Ya bakın, ciddiyim ben burada ka-la-mam! İstemiyorum ya benim derdim az mı da sizinkiyle uğraşacağım bi de?" Belki başkasına bencilce gelebilirdi ama cidden iğrenç bir hayatım varken doğmamdan neredeyse üç bin yıl sonra gerçekleşecek bir olay hiç umurumda değildi. Hem ben ne yapabilirdim ki? Gerçekten işe yarayacağımı düşünsem güzelim Dünya'mı kurtarmak için elimden ne geliyorsa yapardım.
Takvor Arman yavaş yavaş merdivenleri inip bana yaklaşırken bir adım gerilememek için kendimi kasıyordum. Zehirli bir havası vardı sanki ve bana yaklaştıkça nefes alıp verirken zorlaşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyanın Sonuna Yolculuk
Science Fiction5048 Yılında Dünya yaşanılamaz bir hale gelmiştir. İnsanlığı yöneten on bir kral Dünya'yı tamamen yok etmekle risk alıp gezegeni iyileştirmek konusunda anlaşmazlığa düşünce çareyi yeryüzünde şimdiye kadar yaşamış diğer insanlardan yardım istemekte b...