5-Sadece Özgürlük ve Özgürlük

289 37 39
                                    

Yorum yapmayı unutmayalım dostlar, iyi okumalar <3

Bölüm Şarkısı: Mabel Matiz-Sultan Süleyman

*

İnsanın doğasında kaybetmek vardır. Doğarız ve eksilmeye başlar bir şeyler. Her saniye ömrümüzden ömür gider. Kimimiz geç, kimimiz erken sevdiklerimizi bir şekilde kaybederiz. Ben babamı çok çok küçükken kaybetmiştim. Annem tarafından terk edilip, sevgilim tarafından aldatılmıştım. Lisede arkadaşım sandığım kız bana yılları zehir etmiş, zorbalık yapmıştı. Yaşadığım yerden taşınmak zorunda kalmıştım, yuvamı kaybetmiştim.

Ben bir şeyleri kaybetmeye alışkındım yani. Yine de tüm gezegenimi kaybetmem en fantastik rüyalarıma bile konu olamayacak kadar absürttü ki ben bayağı da hayalperest bir kızdım.

Dünya'da değildim. Evet, Dünya'da değildim ama ben bir astronot da değildim. Ee o zaman neden ben Dünya'da değildim?

"Bir dakika bir dakika, biz şuan Dünya'da değilsek neredeyiz ya noluyor burada!"

"Sakin ol Ezgi, sana her şeyi zamanla anlatacağım kendine birden yüklenme kaldıramayabilirsin."

"KES SESİNİ!" Hevel'in telaşla kurduğu cümlelere bağırarak karşılık verdiğimde odada çıt çıkmıyordu. Hızlı adımlarla Krala doğru yürürken ne ara odaya girdiğini anlamadığım takım elbiseli koruma yanımda bitti ancak Kral eliyle onu durdurdu ve hamlemi bekledi.

Yakasından tuttuğum adamı eğip gözlerimizi birleştirdim. "Bana bak!" zaten bakacak başka herhangi bir yeri yoktu herifin ama sinirden ne yaptığımı bile bilmiyordum o an. "Ya sen inanılmaz normal bir şeyden bahsediyormuş gibi Dünya'da değiliz nasıl dersin abi delireceğim! Sen ne saçmalıyorsun, ben şuan nasıl nefes alıyorum, Dünya nerede ne yaptınız Allah aşkına delireceğim artık!"

Yakasındaki ellerimi tuttu ve nazikçe aşağı indirdi. Parmakları buz gibiydi, ben ise öfkeden ve korkudan alev alevdim.

"Aslında buraya getirmek için seçilen zaman yolcuların ortalama zekalı bir insandan daha zeki olmasını bekliyordum ancak sende işler karışmış sanırım." Hakaretvari sözleriyle kaşlarımı çatarken karşılık vermedim. Çok zeki biri olmadığımın ben de farkındaydım ancak yaşadığım şokla bir miktar daha aptallaşmış olabilirdim, kabul ediyordum.

"Sizi Dünya hakkında bir karar vermek üzere topladık değil mi? Eğer Dünya hala üzerinde yaşanılabilecek durumda olsaydı neden onu yok etmek isteyelim?"

Sorusuna karşılık bir süre düşündüm evet haklıydı, bu hiç aklıma gelmemişti. "Bunlar benim sorularıma cevap değil. Neredeyim ben şuan hemen açıkla!" sesim titriyordu. Çünkü korkuyordum, gerçekten inanılmaz korkuyorum.

"Birincisi, bana emir verme." Üzerime doğru gelirken buz mavisi gözleri öfke parıltılarıyla sadece bana odaklanmıştı. İkimiz de odadaki diğer insanlar yokmuş gibi bakışlarımızı birbirimizden çekemiyorduk.

"İkincisi, eğer yarını ekleseydin zaten tüm misafirlerimize güzel bir açıklama yapacak, meraklarını giderecektin. Ancak sen insani değerlerden yoksun eğitimsiz biri gibi işini saçma sapan yollarla çözmeye çalıştın." Tam önümde durduğunda öfkeli gözlerine korku dolu bakışlarımı diktim. Şuan dediği hiçbir şey umurumda değildi sadece bilmek istiyordum gerçekleri.

"Neredeyim ben Arman?" işte şimdi ifadesi çözülmüş yine bir buz parçasına dönmüştü. Ona kral falan dememi bekliyorsa daha çok beklerdi.

"Samanyolu galaksisi ancak Güneş Sistemin'den bağımsız Dünya'ya çok da uzak olmayan yapay bir uydudasın. Uydu dediğime bakma Amerika kıtası kadar büyük bir alana sahibiz. Apera Komünitesi 11 krallık içinde bulunan en büyük 2. Komünitedir." Bir şeyler anlatıyordu ama algılayamıyordum. Mars'la Dünya arasında bir uydu mu demişti o? Ne yani uzayda mıydım ben şimdi?

Dünyanın Sonuna YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin