Bölüm Şarkısı: Taylor Swift- The Great War
"I vowed not to cry anymore, If we survived the Great War"
"Eğer bu büyük savaştan sağ salim kurtulursak, artık ağlamayacağıma dair yeminler ettim."
Hayatımda gördüğüm en şatafatlı ortama bakarken ağzımın bir karış açık olmasına engel olamıyordum. Önüme serilmiş bahçede kırmızı gökten aşağı doğru inen sarmaşık şekilli alevler, her iki tarafımızda sıra sıra sıralanmış kocaman üzerlerinde kar taneleri olan altın renkli çam ağaçları, dev kırmızı ve beyaz nergisler, büyük masalar vardı. Asıl beni dehşete düşüren ise hemen altımızdaki cam tabandan yukarı yükselen harlı ateşti.
İlk gördüğümde fark ettiğimde öyle korkmuştum ki Arman'ın koluna sarılmaktan kendimi alamamıştım. O ise beni nazikçe kendinden uzaklaştırıp alevlerin sadece hologram olduğunu konusunda garanti vermişti.
Şaşkınlığım biraz azaldığında artık görmeye alışkın olduğum yüzlerle dolu bahçede ilerledik. "Sanki bir cehennem simülasyonuna gelmiş gibi hissediyorum." Yanımdan yükselen aleve ters bir bakış atıp Arman'a biraz daha sokularak konuştuğumda dediğim şeye gülümsedi. "Şeytanın evine geldin doğaldır böyle hissetmen." Gözlerim kafasındaki altın halkayla bir meleği andıran krala döndü. Neden Volga'dan bu kadar nefret ederken onunla beraber çalışıyordu? Ya da hala beni kandırmaya mı çalışıyordu? Beyninden geçenleri okuyabilsem hiçbir sorunum kalmayacaktı.
Arkada çalan hareketli müzik eşliğinde yürürken gördüğüm bedenle gülümsedim. Nil, Lale'nin yanında dikilmiş etrafı kolaçan ediyordu. Onlara doğru ilerlerken üzerindeki kıyafeti inceledim. Gri iki parçadan oluşan bir elbiseydi. Üst kısmı göğüslerinin biraz altında bitiyordu, altın rengi asıkları vardı. Gözlerine uzun bir eyeliner çekilmiş, kahkül kesilmiş uzun saçları dümdüz sırtına uzanmıştı. Antik Mısır'a ait bir tarz benimsediğini görmek şaşırtmamıştı. O da aynı benim gibi atalarının ruhunu yanında hissetmek istemiş olmalıydı.
Bakışlarım onun yanında duran Lale'yi bulduğunda kadının güzelliğiyle afalladım. Uzun, beyaz, asimetrik kesim elbisesinin iki yanında da derin yırtmaçlar vardı. Başının üzerinde ise Arman'da olan altın renkli halkadan bulunuyordu. Çift giyindiklerini anlamamak için aptal olmak gerekliydi.
Arkasındaki bir görevliyle konuşan Lale ve yanında hala etrafı incelemekle meşgul Nil'in yanına ulaştığımızda kibarca onları selamladım. "Ah sonunda gelebildiniz!" Lale fazla heyecanlı bir tonla konuştuğunda gözlerimi devirmemek için kendimle savaşmam gerekti. Yani görende yıllardır Arman'ı görmüyor sanırdı!
"Ezgi! Ne hoş olmuşsun, Geldiğin zamanda böyle mi giyiniyordunuz siz?" Lale'nin meraklı sesine samimiyetsizce gülümsedim. "Yaa evet böyle gezerdik hep. Malum bozkırda yaşıyorum soğuktan korunmak için de şapka falan takardık bu şekil. Dedim partiye de böyle geleyim, ya da balouya artık her ne haltsa..."sesim kısıldığında Arman'ın yandan bana tuhaf tuhaf baktığını görüyordum ama umurumda değildi. Lale'den de nefret ediyordum.
"İyi misin Ezgi?" Nil yanıma gelip kısık sesle sorduğunda başımı salladım. Neden aniden moralim bozulmuştu anlayamıyordum. Galiba Volga'nın komünitesinde olmak beni germişti.
"Harika kıyafet." Nil'e bakıp gülümseyerek konuştuğumda omuz silkti. "Sen de çok güzel olmuşsun."
Lale ve Arman bizden biraz uzakta hararetle bir şeyler konuşurken kapıdan giren Ilgı'yla dikkatimiz dağıldı. Dalgalı saçları hacimli bir şekilde tepesinden at kuyruğu yapılmıştı. Üzerindeki mor boynunu saran mini elbisenin her tarafından püsküller ve çiçekler fırlıyordu. Bu kumaşı daha önce sanırım bizim komünitedeki mavi saçlı kızda yani Yuna'da görmüştüm. Belli ki yakın zamanlardan geliyorlardı. Ya da Ilgı onun zamanına uygun giyinmek istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyanın Sonuna Yolculuk
Science Fiction5048 Yılında Dünya yaşanılamaz bir hale gelmiştir. İnsanlığı yöneten on bir kral Dünya'yı tamamen yok etmekle risk alıp gezegeni iyileştirmek konusunda anlaşmazlığa düşünce çareyi yeryüzünde şimdiye kadar yaşamış diğer insanlardan yardım istemekte b...