7-Gergin Yemek ve Kırmızı Ruj

283 35 116
                                    


Bölüm şarkısı: Adele-Easy On Me

"Go easy on me, baby
I was still a child
Didn't get the chance to
Feel the world around me
I had no time to choose
What I chose to do
So go easy on me"

(Bana karşı nazik ol bebeğim, etrafımdaki dünyayı hissetmem için hiç şansım olmadı, ben hala bir çocuktum. Ne yapmam gerektiğini seçmem için hiç vaktim olmadı. Bu yüzden bana karşı nazik ol.)

2.Gün

Karşımdaki bomboş beyaz duvara dalmıştı gözlerim. Yanağımı bir avucuma yaslamış şekilde düşünüyorum. Kaşlarım hafif çatılmış, tırnaklarımın yanları kemirmekten kanamıştı. Ne zaman gergin olsam istemsizce tırnak yerdim iğrençti ama kendime engel olamıyordum işte. Üstelik sadece tırnakla kalmayıp kafayı da yemek üzereydim.

Hevel'in dünyadan haberi yoktu ancak ben bu görev için seçilmiş Ezgi Güneş değildim. Tamamen bir isim benzerliği ve yanlış anda yanlış yerde bulunmanın azizliği yüzünden şuan 5048 yılında insanlığın hayat memat meselesiymiş gibi önem verdiği çok özel bir projenin içindeydim.

Benim bir suçum yoktu! Nerden anlayabilirdim ki beni değil de çok zeki adaşımı buraya getirmek istediklerini? Sorsalar ya da ne bileyim baştan bazı şeyleri açıklasalar belki çakardım olayı ama yapmamışlardı! Apar topar bizi odalarımıza tıkmış, görevle ve Dünya'yla ilgili bilgilendirmişlerdi, kimse siz nerden geliyorsunuz ya da kimsiniz dememişti

Şimdi ne yapsam elimde kalıyordu. Hevel'e anlatamazdım. Kısacık sürede onu tanıdığım kadarıyla sorumluluklarına ve kurallara saygı duyan doğru dürüst bir çocuktu. Başına ne geleceğini umursamadan anlatırdı Kral Arman bozuntusuna.

Hevel cezalandırılsın istemezdim, onu cidden sevmiştim. Ayrıca gitmek de istemiyordum ben. Bir ay boyunca burada kalmayı kafaya takmıştım. Tamam belki diğer Ezgi Güneş gibi astronom mu ne haltsa ondan değildim ama ben de gezegenimi yeterince seviyordum ve yok olmaması için her şeyi yapmak istiyordum. Daha şimdiden buradaki kişiler benim temsilci bile olmamı istemişti değil mi? Aklında kırk tilki dönen Arman'ın Dünya yok edilmeli mi yoksa edilmemeli mi dediğini bilmiyorduk ve ben onun aklını çelebileceğime emindim. Ne yapacaktım evime gönderilip üç bin yıl sonra acaba Dünya'yı yok ettiler mi diye her gün kendi kendimi mi yiyecektim? Hayatta yapamazdım böyle bir şey. Bir de yazacağım kitap için veri toplamam gerekliydi. O kitabı öyle ya da böyle yazacaktım.

Yine de ne kadar kararlı olursam olayım ödüm kopuyordu aslında. Bu kral bozuntusu Arman benim yanlış kişi olduğumu fark ederse bana neler yapardı? Şuana kadar ondan hiçbir korkum yoktu çünkü bana ihtiyaçları olduğunu biliyordum. Bu görev için seçilmiş özel insanlardan biri olduğumu düşündüğüm için bana zarar veremeyeceklerine emindim ancak işler şimdi biraz değişmişti. Arman beni uzay boşluğuna atıp diğer Ezgi Güneş'i getirse kimsenin ruhu duymazdı. Gariban Nilü'mde 2023'te Müge Anlı'ya falan çıkıp beni arardı.

Gözümün önüne gelen görüntüler içim titredi ve kafamı hızla sağa sola salladım. Yok canım nereden anlayacaklardı ki? Alt tarafı otuz güncüktü bu görev, mantıklı davranarak işin içinden çıkabilirdim. Evet, evet aynen böyle yapacaktım.

Düşünmekten beynim patlayacak kıvama geldiğinde fonda çalan gerilim müziği artık sinirlerimi iyice bozmaya aşlamıştı. İstemsizce kafamı yukarı kaldırıp bağırdım. "KES BE SESİNİ ARTIK!"

"Allah Allah ya cinnet geçirtecek insana sabahtan beri başımda vır vır vır..." kendi kendime söylenirken odadaki üç gencin de gözlerinin üzerimde olduğunu fark edip ofladım. Tabii onlar rahattı benim gibi yanlışlıkla getirilmemişlerdi buraya hepsinin bir nedeni vardı elbet.

Dünyanın Sonuna YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin