14-Şiir ve Devrim

304 37 84
                                    


Bölüm Şarkısı: Adele/ Rolling in the Deep

"See how I'll leave with every piece of you
Don't underestimate the things that I will do."

("Göreceksin nasıl her parçanı alıp seni terk edeceğim, yapabileceğim şeyleri hafife alma!")

11.Gün

"Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni."

İçli bir şekilde şiirimi bitirip yattığım rahatsız edici çimler üzerinde doğruldum ve hemen yanıma uzanmış dalgın dalgın gökyüzü izleyen çocuğa baktım. "Ahmed Arif."

"Ne güzelmiş şarkı gibi..." hayran sesiyle gülümsedim.

"Öyledir. En kötü anımda umut edebilmemi, dayanabilmemi, kötülerin karşısında dimdik durabilmemi sağladı vaktinde. Okudukça okurdum gecelerce, günlerce." Lise yıllarımdaki zor zamanlarım aklıma geldiğinde acıyla gülümseyip tekrar yanımda uzanmış pembe gökyüzünü izleyen Hevel'e döndüm."

"Çok şiir bilir misin?" gülmek istesem de tuttum kendimi. "Tabii ki çok şiir bilirim! Neden kimse yazar olduğuma inanmıyor burada?" kendimi açık etmem sorun olmasa Hevel'in yüzüne ben edebiyat okudum diye bağırabilirdim. Ben yazardım ama ondan önce bir okurdum, edebiyatçıydım. Şiirler ise edebiyatçıların ekmeği suyudur, eh doğal olarak elbette yüzlerce şiir vardı ezberimde.

"Şiir yok artık, okulda birkaç şiir incelediğimizi hatırlıyorum eski uygarlıklarla ilgili derslerimizde." Şok içinde elimi ağzıma götürdüm. "Nasıl şiir yok? İnsanlık var olduğu sürece sanat da var olmalı. Bizim içimizde var şiir nasıl bundan vazgeçilebilir?" o kadar büyük hayal kırıklığına uğramıştım ki ağlayabilirdim o an utanmasam. Şiirler, romanlar, hikayeler bizi insan yapan yegane şeylerdi. Duygularımızı gün yüzüne vurabilmemizin en mühim aracıydı edebiyat.

"Serona'yı fazla hafife alıyorsun Ezgi." Hevel acı dolu bir gülümsemeyle konuştuğunda kaşlarımı çattım. "Serona çok çok önceden değil miydi? Neden tekrar dönmüyorsunuz eskiye?"

Hevel de iç çekip benim gibi doğruldu. "Şairler asıldı, kitaplar yakıldı, fikirler baskılandı. İnsanlar düşünmekten bile korktu Serona yönetiminde, eh zamanla da köreldi tabii insanlık. Bazı şeylerin etkisini üzerinden atmak kolay olmuyor." Kalbime bir acı çöreklenirken bir yandan da Volga'nın dövmesini ve Serona ile ilişkisini düşünüyordum.

"Ayrıca şiir devrimdir. Devrimse bizim insanımıza sadece Serona'yı hatırlatır dolayısıyla hoş karşılanmaz. Aslında şeye kadar şiir lafını bile duymazdık biz..." Hevel aklındakini söylemekle söylememek arasında kalmış gibi dudaklarını dişleriyle kıstırdı ve tuhaf tuhaf baktı bana.

"Ay söyle çatlarım!" en sonunda vazgeçmiş gibi omuzlarını düşürdü. "Of ben zaten güveniyorum sana ya!" Dediği şeye kıkırdayıp araya girmeden dinlemeye devam ettim.

"Her komünitenin yönetimine yeni bir krala ya da kraliçeye geçtiğinde ortak bir yayın yayınlanır, tüm insanlık izler. Kral Takvor sanırım dünya yılı olarak söylersek yedi, sekiz yıl önce tahta geçti ben o zamanlar küçüktüm." Ağzım açık merakla dinlerken Hevel sesini biraz alçaltıp konuşmaya devam etti.

"Ortak yayında kısa bir konuşma yaptıktan sonra şiir okudu. Bu tüm insanlığı şok etti. Şiir kelimesini bile ağzımıza almazken bir kral ulu orta şiir okumaya yeltenmişti. Bayağı büyük olaydı aylarca konuşulmuştu." Duyduğum şeyle sertçe yutkundum.

Dünyanın Sonuna YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin