Bölüm Şarkısı: Adele-Skyfall
"Let the sky fall, When it crumbles
We will stand tall, Face it all together
(Bırak gökyüzü düşsün. Parçalandığında dik durup beraber yüzleşeceğiz.)
*
"Öyle parçalandım ki ömrümde
Sevgiyle öfke arasında,
Sevgimi öfke vurdu
Öfkemi sevgi kaçırdı
İçim parçalandı arada..."Can Yücel...Ezberimdeki şiir beynimin saklı köşelerine sızan ışıkla gün yüzüne çıkarken düşündüm. Kendimi bildim bileli bitmek tükenmek bilmeyen bir öfke vardı içimde. Kalbimi saran, ruhumu parçalayan bu öfke ile ne yapacağımı hiçbir zaman bilemedim.
Henüz üç yaşımdayken bu dünyadan göçen babama, kafasının içindeki seslerle baş edemeyip tüm suçu bana yükleyip bir gün ansızın beni yetimhanenin önüne bırakan anneme, lisede her şeye rağmen ona olan sevgimi bitiremediğim en yakın arkadaşlıktan en büyük zorbam konumuna geçen Gülçin'e...Hepsine karşı hiç sönmeyen bir yangın vardı içimde.
Şuan Arman'a bakarken göğsümde filizlenen ağırlığı ben yıllarca hissetmiştim çok iyi biliyordum öfke nedir. Ancak Can Yücel'in şiirinde bahsettiği gibi sevgi ve öfke arasındaki ilişkiyi de iyi biliyordum. Öfkelendiğim herkesi sevmiştim. Sevdiğim herkese öfkelenmiştim.
Arman'a beslediğim bu derin öfkenin özünde de yeni filizlenmiş bir sevgi tohumu olduğunu geç fark etmiştim. Basit bir hayranlık değildi bu. Artık görebiliyordum. Daha erken görebilsem kendimi durdurabilir miydim ondan da emin değildim.
Buz mavisi gözlerine yerleşmiş endişeli ifadeye bakarken kendimle ilgili de bir farkındalığa varmıştım sonunda. Öyle ya da böyle bu adama yirmi günde bağlanmıştım. Aptaldım Arman haklıydı ama bu yeni değildi. Hayatımın her kısmında aptal olmuştum.
"Ne oldu? Yine beni küçük görsene! Yine Dünya'yı yok etme emellerinde beni kullansana ne duruyorsun!" Hırsla konuşup bir adım ona yaklaştığımda elleriyle yüzünü kapatıp başını iki yana salladı.
"Olamaz...Böyle olmamalıydı." Benle değil kendiyle konuşuyordu sanki o anda. Sinirle kahkaha attım.
"Bak ne güzel oldu ama? Ne güzel senin o planlarını başına yıktım. Ne güzel aptal dediğin kız..."
"Aptalsın!" aniden bağırdığında susup kaşlarımı kaldırdım. Tamam ben aptal olduğumu çoktan kabullenmiştim ama bunu söylemek onun haddine değildi. Ne oluyordu bir de üste mi çıkacaktı?
"Aptalsın sen Ezgi düşündüğümden bile daha aptalsın hem de!" bir adım yaklaştığında sinirle göğsünden ittirdim adamı. "Bana hakaret etmeyi kes!" Öfkeyle gülüp gözlerini yere dikti.
"İnanmıyorum gerçekten inanılmazsın. Hayatında sadece bir kere düşünerek bir şeyler yaptın mı, bir kere başkalarının dolduruşuna gelmeden mantığınla hareket ettin mi?" anlamayan gözlerle adama baktım. "Ne saçmalıyorsun sen şuan?"
"Sana bana güven dedim değil mi! Sana her şeyi anlatamayacağımı bana güvenmen gerektiğini söyledim belki tam on kere ne olursa olsun bana güven dedim. Çok mu zordu kafana eseni yapmamak, çok mu zordu arkamdan iş çevirmemek!" sesi yükseldiğinde benim de hâlihazırda zaten gergin olan sinirlerim daha da geriliyordu.
"Ya sen kimsin de sana güveneceğim be ben?" gözlerimden ateşler çıkarken artık ip inceldiği yerden kopsun diyerek konuşmaya devam ettim.
"Duydum ya ben seni! Duydum Lale'ye dediklerini. Aptalın teki dedin benim için. Aptal olduğu için temsilci olmasına izin verdim dedin." Sesim kırılırken kendimi toparlamak adına yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyanın Sonuna Yolculuk
Science Fiction5048 Yılında Dünya yaşanılamaz bir hale gelmiştir. İnsanlığı yöneten on bir kral Dünya'yı tamamen yok etmekle risk alıp gezegeni iyileştirmek konusunda anlaşmazlığa düşünce çareyi yeryüzünde şimdiye kadar yaşamış diğer insanlardan yardım istemekte b...