Değişim & Kahve Molası

29 7 0
                                    


Pazartesi sabahı yine son dakikada sınıfa daldığımda geçen hafta her gün gördüğüm tablonun aynısıyla karşılaştım: Güzellerin üçü de yeni gelene yapışmış vaziyette sıramda oturuyordu. Araya hafta sonu girince ne kadar yakışıklı olduğunu unutmuştum. Üzerinde üst düğmelerini iliklemediği mavi bir gömlek vardı, açık kalan kısımdan antrenmanlı göğsü fark ediliyordu. Saçları yine o kadar sık ve karışıktı ki kulaklarının yarısı görünmüyordu. Büyük bir keyifle Felicity ile sohbet ediyordu.

Bay Selfridge her an gelebilirdi o yüzden ben de hemen Felicity'nin yerine oturdum. "Of, aman Tanrım, çok kötü kokuyor burası" diye bağırdı arkamdan Jack Roberts.

Kahretsin. İki saat matematik dersi boyunca bu aptalın laflarını mı çekecektim? Yok, hayır, neyse ki değil çünkü alelacele eşyalarını topladı, Lee ile benim önümdeki sırada oturan Nicole'ü yerinden edip Ruby'nin yanına oturdu.

Bay Selfridge sınıfa girdi ve yine her zaman olduğu gibi bizi görmezden geldi. Çantasını kürsüye bırakıp binom açılımını yazmak için tahtaya döndü hemen.
Onun hızına yetişebilmek için aceleyle defterimle kalem kutumu çıkarıyordum ki yanımdaki boş yere biri oturdu.

Şaşkınlıkla Lee'ye baktım.

"E biz birlikte oturmuyor muyduk?" dedi çekici bir gülümsemeyle.

Diğerlerinin hayret dolu bakışlarını görüyordum. "Aldırış etme. Ben de etmiyorum" diye fısıldadı Lee ve tahtadakileri yazmaya koyuldu.

Ben de diğerleri gibi kocaman açılmış gözlerle ona bakıyordum ki yine aklıma kız arkadaş ve usandırıcı yılışıklıkla ilgili teorim geldi, dostça gülümsedim ben de. Bana göz kırptı, iki saatliğine bile olsa, birlik olduğumuzu düşündüm.

Lee ile her şey çok güzeldi. Esprili, içten ve yardımseverdi. Yemekhanede bizimle oturmak isteyip istemediğini sormam da öylesine, düşünmeden yaptığım bir teklifti.

O anda Felicity ortaya çıktı ve yaptığım teklifin ne kadar uygunsuz olduğunu anladım. Yıldızlar Kulübü ona bu kadar yaltaklanırken neden Ezikler'le otursun ki?

"Lee, sevgilim, geliyor musun?"

Yanıt beklemiyordum artık, öylece Felicity ile birlikte gideceğini düşünmüştüm. O yüzden dediğini algılamam biraz uzun sürdü.

"Hayır, teşekkür ederim. Felicity Morgan, bugün kendileriyle oturup oturmayacağımı sordu. İkiye çeyrek kala İngilizce dersinde görüşürüz" dedikten sonra ayağa kalktı, elimi tuttu ve beni biyoloji sınıfından çıkardı.
Yine hafif bir elektrik çarpması hissettim, konuşmadan yanında yürürken tökezledim. Anca yemekhaneye gelince kokular beni kendime getirdi. "Ya, sen az önce biz Ezikler'le oturmak için Felicity'yi mi sepetledin gerçekten?"

Bana bakışları ilk kez dostça ya da hoşgörülü değil, kınama doluydu. "Sen kendine ezik dersen, başkalarının seni dikkate almasını bekleyemezsin."

Kendimi çok kötü hissettim ve yutkundum. "Bunu ben değil başkaları söylüyor."

"Ve sen de bunu öylece kabulleniyorsun öyle mi Hiç itiraz etmeden?" Ne diyeceğimi bilemedim.

"Ezik gibi mi hissediyorsun kendini?" diye sordu tekrar.

"Hayır, tabii ki değil. Kendime bu adı ben koymadım. Seçme şansım yoktu." "Bu doğru değil" dedi Lee sertçe. "Her zaman bir seçenek vardır." Tek kaşımı kaldırıp alaycı bir bakış attım. Oradan konuşmak kolaydı tabii. Onun gibi top model görünümlü biri için, her zaman bir yol varmış gibi yapmak kolaydı. Konuşmaktan kaçındım ve tepsimi alıp yemek kuyruğuna girdim. Bugün yine, neredeyse her pazartesi olduğu gibi, İrlanda güveci vardı. Nefret ediyordum İrlanda güvecinden.
Arkamda duran Lee'ye ağlamaklı bir bakış attım. "Yıldızlar Kulübü'yle dışarıda yemek istersen anlayışla karşılarım."

PAN'IN GİZLİ VASİYETİ (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin