Kadınlar Bölümündeki Erkekler

16 5 0
                                    

"Gidebilir miyiz artık?" diye sızlandım. Mağazanın havası boğucuydu. Phyllis ve Nicole onuncu kıyafetlerini denemiş ve hâlâ karar verememişlerdi. Üstelik hoparlörlerden yükselen bütün o Noel saçmalıkları sinirime dokunmuştu. Kesin onuncu kez Jingle Bells çalınıyordu. Noel hızla yaklaşıyor ve arkadaşlarım balo kıyafetlerini iki beden büyük olmaması için aile yemeğinden önce almaları gerektiğini düşünüyordu.

Gerçek şu ki her sene olduğu gibi Noel zamanı bana sıkıntı basıyordu. Üç hafta önceden başlıyordum huysuzlanmaya. Ve Lee de, yine hiç iz bırakmadan, altı gün ortadan yok olmuştu. Her sabah Lee'nin nerede olduğuna dair sorulara ve Felicity Stratton'ın öfkeli bakışlarına maruz kalmıştım.

"Seni kimse baloya davet etmedi diye, bize bu eğlenceyi çok görme" dedi Nicole sivri bir dille.

"Ama davet edildi zaten" dedi Ruby daldığı hayal âleminden ve giydiği lavanta renkli elbisenin dekoltesini inceledi.

Phyllis ve Nicole, Camilla Parker Bowles Windsor'a dönüşmüşüm gibi durup bana baktılar.

Ruby ince sesiyle yavaşça "Lee davet etti" dedi.
Nicole'ün kolları yana düştü. Phyllis'in ağzı açık kaldı. Benim de. Ruby bunu nereden biliyordu? Kimseye anlatmamıştım. Kendimi son derece huzursuz hissettim. Özellikle de Nicole gözlerini kısıp baktığında.

"Ne giyeceğini biliyor musun peki?" diye sordu iğneleyici bir ifadeyle.

"Hayır" dedim.

"O zaman neden eve gitmek istiyorsun? Bir şeyler bul kendine." Phyllis az önce kenara koyduğu elbiseyi getirdi bana. Hugh FitzPatrick tarafından davet edilmişti. Nicole Corey ile gidecekti, Ruby'yi de üst sınıflardan Thomas McLeod davet etmişti.

Karşı çıktım. "Baloya gitmiyorum." "Neden?" diye sordu Phyllis şaşırarak.

"Lee'yle gidemem baloya" dedim sertçe. "Kendimi en çirkin kızı getiren tipe eşlik ediyormuşum gibi hissederim."

"Çıldırmışsın sen" dedi Phyllis hayretle. "Okulun en havalı tipi seni baloya davet ediyor ve sen de yanında Beth Ditto gibi görüneceğini düşündüğün için onun teklifini geri çeviriyorsun, öyle mi?"

Yüzümü ekşittim. "Sana göre hava hoş tabii. Beth Ditto olsan Alexander Skarsgaard'la çıkmak ister miydin?"

Kuşkulu bir yüz ifadesi takındı. "Hayır, ama sen o değilsin. Kilo verdin. Zaten yeni giysilere ihtiyacın yok mu? Üzerindekiler bol gelmeye başladı bile."Konuyu saptırma" diyerek sertçe çıkıştım. Arkadaşlarımın hepsi de parasız olduğumu biliyordu. Ama Phyllis bu defa vazgeçmedi. "Kendine bir giysi kiralayabilirsin, saçlarını da biraz şekillendirirsin..."
"Mon Dieu, Felicity, sen misin?"

Nasıl bir rastlantıysa Fransız aksanlı ufak tefek Amerikalı karşımda duruyordu. Saçları o günkü gibi diken dikendi ama bu kez ketçap kırmızısıydı. "Anlaşılan yine partiye gidiyorsun. Richard, Londra'da mi?"

Kıpkırmızı oldum. "Hayır, arkadaşlarıma eşlik ediyordum." Tanrım, adı neydi ya?

"Lee de burada mı? Onun kafasına ihtiyacım var. Telefon numaramı verir misin kendisine? Beni mutlaka arasın." Flo bana kartını uzattı. Kartı elime verdiği anda adı aklıma geldi. Karta baktım. Ah, Flo! Florence'tan geliyordu.

"Ona iletirim" dedim kibarca ve kartı cüzdanıma koydum.

"Ah, senin için de bir şeyim var" dedi Florence ve kocaman çantasının içini eşelemeye koyuldu. Phyllis, Ruby ve Nicole meraklanarak daha da yanaştılar. "Hah, işte burada" diye bağırdı bir anda çılgan kadın ve elindeki fotoğrafi zaferle yukarıya kaldırdı.. Nicole'ün arkamda derin bir nefes çektiğini duydum.

PAN'IN GİZLİ VASİYETİ (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin