Fafnir'in Gözü

19 6 2
                                    

                         İkinci Bölüm

LEE

Genelde olduğu gibi emir gece yarısı gelmişti.

Kahretsin, neden özellikle şimdi? Tam da Felicity benim hakkımdaki kuşkularından kurtulmaya başlamışken. Ve o kötü zevkinden. Ne yazık ki erteleme olanağım yoktu. Mesaj çok açıktı.

Normalde işimi seviyordum. Özellikle de İngiliz Adası'nda savaşın olmadığı, endüstrileşmenin henüz başlamadığı, toplumsal yapıların daha net ve sağlam olduğu bir zamana, 18. yüzyıla gitmem gerektiğinde.

Cowan Soldur hiç de güvenilir bir bilgi kaynağı değildi, şu yeni moda uyuşturuculardan kullanıyordu. Güçlü sihir titreşimlerinin olduğu bir rüyadan söz etmişti. Kehribarın büyüsünü hissetmişti.

Roma'da bir tavernada buluşmuştuk ve ben yakama yapışan sarışından kurtulmaya uğraşıyordum. İnat edip kucağıma oturunca ben de ona bir gümüş sikke verdim. Sikke Cowan'ın hançer çekişinden daha büyük bir hızla kızın derin dekoltesinde kayboldu ve nihayet bizi yalnız bıraktı.

"Ne oldu? Sen bu kadar utangaç değilsindir" dedi Cowan, merakla bana bakarak. "Yoksa Müjdelenmiş gerçekten çok mu etkileyici?"

"Sadede gel. Titreşimleri nerede gördün?"
Yüz göz olmamaya çalışıyordum. Felicity onu hiç ilgilendirmezdi. Üstelik Felicity'yi görse hayretler içinde kalırdı.

"Aziz Petrus Bazilikası'nda."
İç geçirdim. "Hadisene Cowan, nerede gördün?"
Cowan hakarete uğramış gibiydi. "Aziz Petrus
Bazilikası'nda. Yemin ederim."

"Bazilikada sihir yeni bir şey değil" dedim yavaşça ve bana numara yapıp yapmadığını anlamaya çalıştım. Maalesef buna ilişkin hiçbir iz göremedim.

Cowan "Biliyorum Lee" dedikten sonra fesatça yaklaştı. "Bazilikanın altındaki katakompta. Bilirsin. Eski mezarların olduğu yer."
"Oranın ne kadar büyük olduğunu biliyor musun?"
dedim kızgınlıkla. "Aramak haftalar sürer!" O kadar
vaktim yoktu. Felicity yine elimden kayıp gidecekti.
"Biliyorum. Ama bu Fafnir'in Gözü. Besbelli."
Ona baktım. Fafnir'in Gözü. Gram Kılıcı'ndaki efsanevi kehribar. "Burada? Bu yüzyılda?" İnanamıyordum. Bu devirde Pan'ın nişanları, Oberon'un sarayındaki yerinde koruma altındaydı.

"Tabii ki değil! 21. yüzyılda" diye yanıtladı Cowan ve kalın kafalıymışım gibi baktı bana. "Yok. Hayır, 20. yüzyılda. Müjdelenmiş o zaman doğmamış mıydı?"

Elbette. Elf krallığındaki çocuklar bile bilir bunu. Ama Fafnir'in Gözü... "Yine bir şeyler içip bana yalan atmadığını nereden bileyim?" dedim şüpheyle.
"Eamon iki hafta önce buradaydı, hepsini aldı elimden" dedi somurtarak ve ben de kuzenim Eamon'u içimden takdir ettim. "Rüyayı önceki gün gördüm ve doğruca yüce kralımıza, amcana bildirdim."

"Peki, neden burada buluştuk?" diye sordum kabaca. 18. yüzyılda ve yılın bu zamanında Roma, tüm diğer şehirlerden daha fazla kokuyordu. Yazı bitmek bilmeyen sıcağındandı herhalde.

"Ah, daha güvenli olduğunu düşünmüştüm. 21. yüzyılda cep telefonlarıyla, gizli mikrofonlarla kim bilir kimler dinleyecek bizi."

Gözlerimi devirmemek için kendimi güç tuttum.

"Çok fazla James Bond filmi izlemişsin."

"Bunu söyleyen de James Bond gibi çalışan biri" diye homurdandı Cowan. "Üstelik de farklı yüzyıllarda."
  "Fafnir'in Gözü'nü hangi yüzyılda gördüğünü düşünüyorsun? Bir de bana yeri tam olarak tarif et" diyerek sözünü kestim.

Yarım saat sonra 21. yüzyılda Aziz Petrus Bazilikası'nda araştırmalarıma başlamıştım.

Katakompa ulaştığımda orada en az iki hafta çalışacağımı biliyordum. Fay'le aramda güç bela kurduğum dostça ilişki yine zarar görecekti.

PAN'IN GİZLİ VASİYETİ (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin