eventus'da şeytanın çocukları doğmuş

778 112 71
                                    

25.09.2022

Kalbimdeki boşluğu doldurmak için kendimi ne kadar meşgul edersem edeyim her zaman aynı kapıya çıktım. İnsanlarla doldum, dinledim onları. Anlamaya çalıştım, sevmeye belki. Sürekli dolandım, dünyanın çevresini turluyormuşum gibi hep aynı yere geri döndüm, sonra anladım ama. Kalbimdeki yara hâlâ oradaydı, o boşluk orada, sızlamaya devam ediyordu. Nereye gidersem gideyim durmazdı. Gündüzleri düşünmeyip gülümserken, geceleri kafamı yastığa koyduğumda ne olacağını biliyordum. Zihnimdeki seslerin susmayacağını, bana Kang Taehyun diye sayıklayacağını, her şeyi biliyordum. Bildiğim hataları yapmaya devam ediyordum hep.

Eylül ayının sonu, okul kaydımı yenilemek için Kallisto'nun en berbat, belalı belki; ağzında sakızla racon kesenlerin, bazen şaka olsun diye dövenin, dövülenin, her türlü tipin olduğu Eventus Lisesine girerken de susmadı hiç kafamdaki o sesler. Eventus başarı Tanrısıymış, Müdür Joe bu boktan okulun başarılı olacağına inanmış bir zamanlar, o zaman adını Eventus koymuş. Sonra Eventus'da şeytanın çocukları doğmuş. Benim ensemde soluyan başka bir şeytan olduğu için korkmadım tabii onlardan hiçbir zaman, ha öyle başarılı falan da değildim Eventus gibi. Sınıfta kaldım. Müdür Joe'ya yalvardım da ne hâlin varsa gör dedi, sonra Kang Taehyun ile aynı sınıfa düştüm. Güldü bana, bir de burdan vurdu defalarca. Bense sustum, şimdi ikimiz de son sınıftayken, bu kadar belanın arasında, siktiğimin Kallistosu'ndan kurtulmak için bir de sınava girecektim. Ne kadar umrumdaysa tabii.

Müdür Joe değişmemişti, aynıydı hâlâ. Odasına girip kaydımı tamamladığımda fark ettim bunu, bana muhtemelen hayatımda hiçbir işe yaramayacak öğütler verdi. Sonra çıktım dışarı. Biraz etrafı süzerken Eventus'un da değişmediğini fark ettim. Bir kaostu Eventus, her kaosun aslında bir düzen olduğunu söyleyen Müdür Joe'ya göre ise her gün kan çıkan, delilerin volta attığı bu tımarhanede halen bir umut vardı. Saygı duydum.

Değişmeyen bir diğer şey ise, Eventus'un bahçesindeki merdivenlerin basamaklarından birine bakarken içimde oluşan kıpırtıydı. O köşe sihirliydi benim için, çünkü Kang Taehyun'ındı. Ne zaman baksam oradaydı. Elinde sigarası, bir dirseği üst basamağa yaslıyken etrafı izlerdi. Ayazı bütün Eventus'da eserken kimse bakmaya cesaret edemezdi ona. Ben bakardım yalnızca.

"Tımarhaneye geri döndük ha."

Bir süredir merdivenlerde dolanan irislerim, yanımda soluyan Hueningkai'yi fark etmem ile ona dönmüştü. Duvara yaslanmış, elleri cebindeyken etrafa bakıyordu. Ara sıra gözlerime değen bakışlarıyla benim asık surat ifademi yakalayıp gülümsüyordu. "Ne tımarhane ama." Dedim. Derin bir nefes alırken yanına adımladım, duvara değerken sırtım, kafamı da yasladım. Ona olan öfkemin bir önemi yoktu sanki o an, yalnızca yanında durmak istedim. Eskiden olduğu gibi. O da sorgulamadı, sanki zaman çalmış gibi bizden acılarımızı, her şey yolundaymış gibi bana baktı aynı gözlerle. Üç sene önceki gibi.

"En sonunda delireceğim diye ödüm kopuyor." Dedim, güldü. İrisleri gökyüzüne kayarken "İyi dayandık." dedi. "Dördüncü senemiz."
"Bana beş." Dedim. "Sakın gülme ama beş." Hueningkai'nin ağzından garip bir ses kaçarken döndüm ona, kaşlarım çatıldı. Kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırmış, başını iki yana sallıyordu. Sanki gülmeyeceğine yemin edermiş gibi. Güldü en sonunda, "Üzgünüm." dedi. "Sınıfta kalmana alışamıyorum." Dudağımda hafif bir tebessüm belirirken omuz silktim, onu gülerken görmeyi özlemiştim belki. Liseye geri dönmek her şeyi eski hâline çevirebilirmiş gibi umutlanmak istedim. Müdür Joe'nun Eventus için vaadettiği umutlardan daha saçmaydı ama kimin umrundaydı?

Hueningkai ile aramızda geçen sessizliğin, ara sıra birbirimize bakıp sanki bana bir şey söyleyecekmiş gibi dudaklarını aralayıp sonra susmasının ardından ayrıldım yanından. Bir şey söylemedi, ben de sustum. Suskunluğumla Eventus'u da susturdum, yürürken aklımda tek bir kişi vardı yalnızca. Kang Taehyun ile telefon görüşmemizden beri karşılaşmamıştık hiç. Merkür'de bile. Onu görmeyişimle geçen dört gün, Eventus'da geçirdiğim dört seneden daha buhranlıydı. Onu özlüyordum, bana Paramore kadar yakın olmasını diliyordum hep. Görmek, dokunmak, öpmek. Anlamak. Onu anlamak istiyordum en çok.

merkür'ün ardındakiler ‎𐦍 taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin