05.02.2023
Bugün, Kang Taehyun'ın doğum günü.
Onu öldürdüğüm, onu kaybettiğim ve onu bulduğum; onu tamamen anladığım, kalbine dokunduğum gündü bugün. Artık bana bakıyordu, bakmasa da görüyordu beni, bütün gerçekleri çıplaklığıyla karşımda duruyordu ve ben artık tek gerçeğinin beni sevmesi olduğunu biliyordum.
Ortada dağılmış bir yapboz olduğunu düşündüm her zaman, parçalarınının arayışına girdiğimde ise bihaberdim ki Merkür'ün ardında yatan tek gerçek kendime yara bildiğim Kang'ın aşkıydı. Durmadan deştiği, deşerken kendini de öldürdüğü yaramdı, sonra Kang Taehyun bütün yaralarımı sardı.
Şimdi karşımda oturmuş, Merkür'de, etrafına bakıyor; ara sıra gözleri bana değdiğinde gülümsüyordum, gözleri çok güzeldi. "Vanilya, niye bu saatte geldik buraya? Saat on ikiye geliyor." Etraf karanlıktı, Kallisto bugün çok soğuktu; onda tattığım kadar olmasa da ürpertiyordu tenimi. Şubat'ın dördüydü, beşine dakikalar kalmış; Kang hâlâ onu ne için buraya getirdiğimi bilmiyor, hatırlamıyor. "Bir de bana sabırsız olduğumu söylersin." Ayağa kalktım, Merkür yalnızca ay ışığıyla aydınlanırken Kang'ın irisleri üzerimdeydi, "Onu neden söylediğimi biliyorsun." dedi. Sırıtışını bakmadan gördüm, sonra işittiğim kısık sesi dönüp omzumun üzerinden bakmama sebep oldu ona. "Çok konuşma da burada bekle."
Merkür'ün mutfağına girdim, kalbim çok hızlı atıyordu. Titreyen ellerimle pastayı aldım, ışıklar sönük ama yaktığım mumlar anında aydınlattı mutfağı, sonra yürüyüp çıktım mutfaktan. Kang'ın sırtı bana dönük, etrafa yayılan ışıkla fark etti bir şeyleri, anladı; sonra arkasına baktı ve parlayan irisleri bana değdi. Ona doğum günü şarkısını söylerken sesim kısıktı, gülümsemem büyüdü adımlarım yaklaştıkça ona, "Doğum günün kutlu olsun sevgilim." ve gülümsemesi büyüdü ben ona yaklaştıkça. Elinde duran vanilya aromalı sigara paketi gevşerken elleri bacaklarının arasına düştü, titrek irisleri masaya bıraktığım pastada dolanırken karşısına oturup çenemi elime yasladım, suratında dolanan bakışlarım gerilen dudaklarında bekledi. "Aklımdan çıkmış." Dedi, "Aklın hep başka yerlerde." dedim.
"Aklım hep sende, Vanilya."
Gülümsemem büyüdü, Kang gözlerini yumarken "Dileğini söylesene." dediğimde hafifçe sırıttı, "Dilekler sesli söylenmezmiş." diye mırıldandı ve masanın altında duran elleri çenemi yasladığım ellerime ulaştı, yüzüklü ince parmakları kavrarken ellerimi yüzüne yaklaştırdı; avcumun içine minik bir buse kondururken gülümsemesi gevşedi. "Dileğim her zaman sendin, şimdi dileyecek neyim var bilmiyorum."
"Sonsuzluğu dile." Dedim, "Dilekler sesli söylenmezmiş." diye tekrar etti cümlesini alaycıl bir tavırla. Onun ellerinin arasında duran ellerime, ikimizin uyumunun mum ışığında nasıl göründüğüne baktım. Kang gülümserken üfledi mumlarını, etrafa yayılan kokunun hemen ardından araladı gözlerini. Eskiden bakarken üşüten gözlerini, şimdi bakarken içimi yakan gözlerini; araladı da baktı bana, "Üç sene önce bugün." dedi."Üç sene önce bugün söyleyememiştim,"
Ellerimi kavrayan ellerinden biri yanağıma ulaştı, kiraz saçlarımda turlayan bakışları dudaklarımda durakladı. Bakıyordu yalnızca, hiçbir şey söylemeden uzunca bakıyordu bana Kang bazen; tıpkı şimdiki gibi, öyle masum fakat tutku dolu, aklından ne geçtiğini anlayamadığım bir şekilde bakıyor. Sonra hafif dokunuşları boşluğa düşüyor ve bana bakarken "Seni seviyorum Vanilya." diyor, derken bir an olsun ayırmıyor gözlerini benden. Gözlerim kısılana dek gülümsediğim tek kişiydi Kang Taehyun, kalbimin böylesine deli gibi attığı. "Başka?" Dedim, ellerim parmaklarının arasından usulca çekilirken arkama yaslandım. "Başka ne söylemek istiyorsun bana?" Sırıttı, irisleri yüzümde turlarken benim gibi arkasına yaslandı o da. "Teşekkür ederim." Dedi.
"Ne için?"
"Bana geri döndüğün için."
"Sana geri döneceğimi her zaman biliyordun."
"Söylemiştim sana Vanilya, ben her şeyini biliyorum; her yüzünü, her anını, her yaranı ve Kallisto'da ayak bastığın her yeri."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
merkür'ün ardındakiler 𐦍 taegyu
Фанфик✧ İstediğimde benim ol Choi, istemediğimi anla. Çünkü bu sana son seslenişim.