...
"Keşke aşık olabilseydim" dedi Dorian Gray, sesinde derin bir acıyla. "Ama tutkuyu yitirmiş, arzuyu unutmuş gibiyim, kendime fazla dönüğüm. Kendi kişiliğim benim için bir yük haline geldi. Kaçmak, uzaklara gitmek, unutmak istiyorum..."
O gün Park Wonbin'in tam on sekiz saatlik uykusunun ardından evine gidecek kadar aklımı kaybedip onu uyandırdığım tüm akşam beynim de sadece Park Wonbin ve Dorian Gray'in korkunç benzerliği vardı.
Ikisi arasındaki bariz benzerlik olan kusursuz güzelliklerinden tutun varoluşsal sancılarına kadar müthiş bir trajedi yansımasıydı.
Fakat bence dillere destan olan, uğruna tabloları yapılan Dorian bile Park Wonbin'in sarhoşluk veren, insanı hayrete düşüren güzelliğine pekâlâ yetişemezdi.
O on sekiz saatlik uykusunun ardından annemin yaptığı limonlu kekten yerken ben de perdesi hep açık olan ve benim bir numaralı sigara manzaram olan odasını inceliyordum.
Odası dağınık olmamasına rağmen fazlaca kalabalık olduğundan bana biraz bunaltıcı gelmişti. Her sabah koyu kırmızı olan ve yanlış hatırlamıyorsam Japon şarkıcı Atsushi Sakurai posterleri ile kaplı olan duvarlar benim zaten sürekli kalabalık olan beynim için fazla karışıktı. Fakat Wonbin için bu sorun değildi anlaşılan çünkü sadece duvarları değil, dolabından tutun, kitaplığına kadar her yerde midi posterler vardı.
Renkli bir kişiliği varmış gibi görünse bile gördüğüm en siyah insandı aslında Park Wonbin. Fakat söz konusu müzik dinlemek, gitar çalmak olunca tanıdığınız en cıvıl cıvıl insana da kolayca dönüşebilirdi.
"Annenin ellerine sağlık."
Neredeyse bir günlük belki de daha fazla -çünkü Park Wonbin öğün atlamayı alışkanlık haline getirmişti- açlığın ardından bir dilim limonlu kek yiyerek doymuştu.
"Çok az yedin."
"Doydum."
"Peki."
Aramızda geçen tek kelimelik anlamsız cümleler ve gerilimin ikimizde farkındaydık. Ve bu sessizliği ilk bozan da yine Park Wonbin olmuştu.
"Neden geldin?"
O an aklıma gelen ilk şeyi söyledim.
"Bayan Kang sayfa 127'den 139'a kadar ödev verdi."
Ona tüm gün hareket etmeyince korktum çünkü dün gece ne yaptığını biliyorum diyemezdim...
"Bayan Kang 'in ödevlerini bir kere
bile yapmadım."Ve ben bunu zaten biliyordum.
"Edebiyatçı şarkı seçme işini
bize verdi.""Prova vardı bir de bugün değil mi?"
Elini başına vurarak kendine kızdı Wonbin. Sanırım bu grup işi cidden önemli bir şeydi onun için.
"Evet, ama sen gelmeyince görevleri dağıttık ve dağıldık."
Birkaç saniye düşündü dediklerimi ve sonra heyecanla atıldı.
"Elektronik gitar çalabiliyor musun?"
"Biliyorum ama ben akustik için seçilmişim."
Çekmecesini deli gibi kurcalarken ekledi. "Onu dert etme, ben hocaya söylerim."
Aradığı şey neydi bilmiyorum ama Wonbin'i gerçekten heyecanlandırmıştı.
"Benimle beraber gitar solo çalmak istemez misin? Aklımda bir şarkı var bile."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fourth of july ✷ eunbin ✓
FanfictionFakat 4 temmuz sabahı, tam da yarışmanın yapılacağı gün evine gittiğimizde Park Wonbin, bir daha dönmemek üzere beni, bizi, ayva ağaçlarını, her şeyden çok sevdiği gitarı Alice 'i , yazları köşedeki dondurmacı da çalışarak biriktirdiği parasının her...