Çıplak bedenimden damlalar süzülürken boy aynamın karşısında, bedenime işlenmiş devasa ize bakıyordum. Ruh kardeşimin bir Ejderha olması sebebiyle tenime kazınan simge de bir Ejderhaydı.
Kanatları sırtım boyunca başlıyor, incelerek bileklerime kadar son buluyordu. Ejderhanın başı ensemin hemen altındaydı. Gövdesi kuyruk sokumuma kadar iniyor, uzun kuyruğu ise kalçamdan başlayıp sağ bacağımın diz kapağına kadar kıvrılarak uzanıyordu.
"Cidden hasiktir"
Yatağımın çaprazında kalan tekli berjerde oturan Hoseok, ses tonunu ayarlayamadan küfür ettiğinde kollarım boyunca tenime işlenmiş kanatları okşayıp gülümsemiştim. Güçlü hissediyordum. Hem de fazlasıyla.
"Bu kadar büyük olmasını beklemiyordum" dediğimde Hoseok bir ıslık öttürüp "Ben de" demişti. "Ha, bu arada simgen de baya iyiymiş" diye eklediğinde aynadan arkamdaki bedenine ölümcül bir bakış atmıştım. Gözlerini abartılı mimikleriyle çıplak bedenimden, daha doğrusu kıçımdan almış, asla dudaklarından eksik etmediği purosunu yakmıştı.
Islak olmayı umursamadan saten, düz, askılı bir elbiseyi üzerime giymiştim. Akşam, birilerinin balo dediği bir parti vardı. Ne giyeceğim her ayrıntısına kadar hazırdı.
Yavaşça büyük yatağıma oturup pencereden dışarıyı seyretmiştim. Sabah olsa da sisli ve griydi hava. Gerçekten her baktığımda içimi açıyordu.
Hayır açmıyordu.
"Benim piton kıçında gezmek istiyormuş"
"Başını ezmemi mi istiyormuş?"
Piton, önce Hoseok'a tercüme etmesine inanamıyormuş gibi başını çevirmişti. Hoseok da kahkaha atmıştı. Yılanının söylediklerini sadece o duyuyordu ve ben de sadece korkak bir yılan gördüğümden gülüyordum.
Hoseok yılanının hakkımda söylediklerini tercüme etmeye bayılıyordu. Açıkçası ben de yılanına bayılıyordum. Tam bir sapıktı ve henüz birkaç saattir beni tanıyor olmasına rağmen hakkımda onlarca fantezi kuruyordu. Tatlıydı.
Her daim övülmeyi ve iltifat almayı severdim. Bu sevimli ve masum bir iltifat ya da bel altı, oldukça arsız bir iltifat olabilirdi. Benim için fark etmiyordu. Her türlüsü şımarık benliğimi okşuyordu.
"Erkek mi?" demişti Hoseok. Ruh kardeşimi kastediyordu. Saatlerdir Hoseokla beraberdim fakat bunu hiç konuşmamıştık.
"Kadın" demiştim. "Adı Cordelia" Hoseok'un gözleri anında büyümüştü. "Şu Cordelia mı? Hani şey olan. Vay amına koyayım! Lanetlenmiş mi o?"
Başımı sallamıştım sadece. Cordelia istemediği sürece onun hakkında konuşmayacaktım. Kendisi hakkında bilgi vermemden rahatsız olabilirdi. Gerçi, şu anda yanımda ya da zihnimde değildi. Ben onu manevi anlamda çağırmadığım sürece ya da o bana bir şey söylemek istemediği sürece de gelmeyecekti. Özel hayatıma saygısı olması beni memnun etmişti.
"Senin yılan kimlerden?"
"Adı Hydra. Bir zamanlar Hades için çalışan erkek bir cadıymış fakat Hades'in karısını becerdiği için Hades onu yılana çevirmiş. Adam onu kapı kulu yapmış. Arada dokuz başı falan çıkıyormuş. Çok azarsa falan oluyor heralde"
Keskince tıslayan yılan, kuyruğuyla Hoseok'un bacağına bir kırbaç edasıyla vurduğunda Hoseok yerinden sıçramıştı. Yılanın bu yaptığına sinirlenen arkadaşım da pitonun başını onu boğmak ister gibi kavramıştı.
Yılan da Hoseok'un boynunu kuyruğuyla sardığında ikisinin de birbirini boğuyor oluşu ortaya komik bir görüntü çıkarmıştı. Toplamda on saattir birliktelerdi ama yıllardır birliktelermiş gibiydiler. Hoseok tam kendine göre bir ruh kardeşi bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gainst •taekook•
FantasyBir bütün olmak yerine işleyiş, sizi ikiye böler. İyi ve kötü, doğru ya da yanlış. Lakin neyin doğru olduğuna çoğunluğun karar verdiği bir evrende, savunulanın doğru olup olmadığını hangi cesur yürek söyleyecek? [Feminen Taehyung içermektedir]