Sadece ay ışığının aydınlattığı karanlık ormanın içindeydim. Yanımda Cordelia yatıyordu. Başı bacaklarıma denk gelecek şekilde uzanmıştı. Bir elimle hemen yanı başımdaki kafasını nazikçe okşarken cırcır böceklerinin ve baykuşların seslerinin başımı nasıl bu denli ağrıtabildiğini düşünüyordum.
"Biliyor musun? Bazen gebermek istiyorum"
Cordelia, sessizliği yarıp zihnimde söylediklerini bir yankı haline getirdiğinde komik cümlesi nedeniyle gülmüştüm. Ben de sayamayacağım kadar uzun yıllar yaşasaydım sanırım bunu isterdim.
"Üzgünüm, bir süre daha yaşayacaksın" demiştim alay dolu sesimle. Burnundan sert bir nefes vermiş, istemeyerek minik alevlerin burnundan firar etmesine neden olmuştu. Sevimliydi. Korkunç bir Ejderha olsa da bana ciddi anlamda sevimli geliyordu.
Başımı ağacın kalın gövdesine yaslayıp ağaçların arasından görünen milyonlarca yıldızı incelemiştim. Her biri birbirinden bağımsız şekilde yanıp sönüyor, göğün siyahlığında sanki dans ediyorlardı.
Yalnızlığın getirdiği dinginliği her zaman severdim. Kendi başıma kalıp düşüncelerime dalar, kendimi yine kendimle meşgul ederdim. Bu sefer pek de yalnız sayılmazdım fakat Cordelia fazla anlayışlıydı. Yanımdaydı fakat çok nadir konuşuyor, ne istediğimi bildiğinden beni düşüncelerimle bırakıyordu.
Bu düşünceler seline kapılmayı terasımda da yapabilirdim ama terastan çok sıkılmıştım. Bir yandan da Cordelia yalnız kalsın istememiştim. Büyük cüssesi nedeniyle terasıma gelemiyordu. Ben de onun ürkütücü ve soğuk mağarasına gitmek istemediğimden orta yolda buluşmuştuk.
Yaklaşık bir saattir buradaydık ve bundan da sıkıldığımı hissetmiştim. Şu sıralar ruhum çok bunalıyordu ve boğuluyormuşum hissi yakamdan düşmüyordu.
"Yakınlarda bir göl var. Gidelim mi? Senin girebileceğin kadar büyük"
Cordelia, ona sunduğum teklife karşı hızla kafasını kaldırmıştı. Yıkanmayı seviyordu. Düşüncelerindeki heyecanı duyabiliyordum. Başını hızla sallayıp "Bin" demişti. Başını sırtına doğru çevirip beni beklediğinde heyecanla fırlamıştım yerimden.
Büyük olması nedeniyle o oturuyorken bile ulaşamayacağım sırtına çıkabilmem için kanadını aşağı doğru açmış, ben kanadının üzerine çıktığımda yukarı kaldırmıştı.
Heyecanımdan dolayı dudaklarıma oturttuğum gülümsememle sırtına oturup kalın boynuna tutunmuştum. Bunu ilk defa yapacaktım ve çocuksu bir mutluluk yaşıyordum.
Gölün, Şövalye okuluna olan yakınlığından dolayı böyle görünür şekilde oraya gitmemiz riskliydi. Yine de bu pek umrumda değildi.
Tamamen ve sıkı bir şekilde tutunduğumda Cordelia kanatlarını aniden açıp güçlü bir çırpmayla havalanmıştı. Kanatlarını her çırpışında daha da yükselmiştik. Yüreğim heyecanımdan dolayı kabarmış, ağaçların arasından tamamen çıktığımızda sevincimden nefeslerim kesilmişti.
Cordelia gideceğimiz yere ben düşmeyeyim diye yavaşça uçarken bile sert rüzgar saçlarımı geriye doğru savurmuş, gözlerimi kısmak zorunda kalmıştım. Tenimi hoyratça okşayan rüzgara kendimi bırakmıştım.
Ruh eşimin kanat çırpışlarının ritmik sesi ve havanın ıslığı andıran boğuk gürültüsü kulaklarımda bir şarkı gibi birleşmişti. Altımızda kalan manzaraya inmişti bakışlarım.
Yemyeşil ağaçlar ufak çalılara dönmüştü sanki. Yakınımızda birleşen okulları gözlerim tek tek seçmişti. Kısa süren bir yolculuğun sonunda üzeri tamamen açık olan fakat etrafı sık ağaçlarla çevrili gölün üzerine geldiğimizde Cordelia yavaşça gölün kenarına inmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/333033494-288-k284044.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gainst •taekook•
FantasyBir bütün olmak yerine işleyiş, sizi ikiye böler. İyi ve kötü, doğru ya da yanlış. Lakin neyin doğru olduğuna çoğunluğun karar verdiği bir evrende, savunulanın doğru olup olmadığını hangi cesur yürek söyleyecek? [Feminen Taehyung içermektedir]