16- Kehanet

1K 130 49
                                    

Rüyalarım yüzünden alamadığım uykumdan bir kez daha gürültü nedeniyle uyanmıştım. Gözlerimi şiddetli ses yüzünden aralayıp karşımdaki komik görüntüye anlamsızca baktığımda Jeongguk tuhaf duruşunu bozmadan "Üzgünüm" demişti. Dizlerini kırmış, neredeyse oturur bir pozisyondaydı ve yere düşen zırhının parçasını alabilmek için kollarını da öne uzatmıştı. Yüzünü ise sesten rahatsız olması sebebiyle buruşturmuştu.

"Sessiz olmaya çalışıyordum ama batırdım."

"Sorun değil." demiştim yüzümü elimle ovarken. Uykusuzluğa alışıyordum. Enerjimin tükenmişliğine dahi alışıyordum. Zira Cordelia ve ben, bir aylık bebeklerime zar zor enerjimizi yetirebiliyorduk.

Şövalyemin yastığına sarılıp uykulu bir şekilde telaşlı hallerini izlemiştim. Dün, Kralından bir mektup almıştı. Olayları konuşmak için sabah yanına gelmesini istemişti.

"Geç kalacak mısın?"

"Kalmayacağım."

Excalibur, zırhının yanındaki kancada yerini aldığında Jeongguk yanıma gelmiş, yatağa eğilip alnıma dudaklarını bastırmıştı. Bu minik öpücük bana yetmemişti. Elimi ensesine koyup onu dudaklarıma çekmiş, kısa ama ıslak bir öpücük almıştım ondan.

Geri çekildiğinde "Beni yalnız bırakma." demiştim çaresizce. "Çünkü onları hissetmeye başladım ve bugün üzerimde olacak bakışları kaldıramayabilirim." geri çekilmeden bir süre gözlerime bakmıştı. Bir şey söylememişti çünkü söylenecek hiçbir şey yoktu.

"Sen döndüğünde burada olacağım."

Son kez destek öpücüğü verip geri çekilmişti. Onun için portal açıp Krallığa anında gitmesine yardım etmiştim. Oda tamamen sessizliğe bürünmüştü. Dakikalarca boş bakışlarımla tavanı izlemiştim.

Kalpleri oluşmaya başlayan bebeklerimin kalp çakraları da açıldığı için auralarını hissetmeye başlamıştım. Çok hafifti fakat normal bir bebeğin aurası ikinci veya üçüncü ayda hissedilmeye başlarken bebeklerimin gücü nedeniyle bu kadar net hissedilmesi korkutucuydu.

Elimi karnıma koyup sıkıntılı bir nefes vermiştim. "Bu böyle devam edecek mi?" demiştim gönülsüzce. Kücücük halleriyle beni yorgun düşürüyorlardı.

"Onlar büyüyüp güçlendikçe daha da yorgun düşeceksin. Şu anda gelişebilmek için senin enerjinden besleniyorlar. Üstelik bir değil iki taneler."

Ve çok güçlüler.

"Annem beni doğurmadan önce neredeyse ölüyormuş. Kendi enerjisi bana iki aylıkken yetmemeye başlamış, teyzelerim ve diğer akrabalarımız her gün anneme kendi enerjilerinden verip hayatta tutmaya çalışıyormuş. Doğumda dahi onlarca Cadı ona enerji sağlamaya devam etmiş."

Kalkmam gerekiyordu ama uyumak daha cazip geliyordu. Dersim akşam başlayacaktı. Bugünkü planım arkadaşlarıma gidip her şeyi anlatmaktı.

"Annem sürekli bunun esprisini yapıyor. 'İkinci çocuğum da senin kadar güçlü olur diye korktum. Bu yüzden tek çocukta kaldık. Yoksa ölecektim' diyor. Komik değil ama o öyle sanıyor"

"Korkma kardeşim. Biz de iki kişiyiz. Üstesinden geleceğiz."

"Biliyorum ama yine de endişeleniyorum." üzeri kapalı bir cümleydi bu. Endişelerim sadece kendim için değildi. Geleceğim içindi. Gelecekte yaşanacak her şey içindi. Cordelia zaten bunu biliyordu. Beni tanıyordu.

"Şövalyemi istiyorum. Benden uzaklaşmasından hiç hoşlanmıyorum."

Başımı yastığına gömüp kokusunu derince solumuştum. Cordelia bana gülmüş, hatta çocuk gibi davrandığımı söyleyerek alay etmişti. Elimde değildi.

Gainst •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin