Mevsim
Ellerimi titreyen bedenime sarıp durdurmaya çalıştım. Daha 5 dakika bile olmamıştı sıcak ve buharlı duşumdan çıkalı.
İç çamaşırlarımla tüylü halının üzerinde otururken havlum omuzlarımdaydı. Nedense geceliğimi giymeye çok üşeniyordum. Elimi uzatsam alacağım kıyafetlerle bakışırken kollarımı daha çok bedenime sardım.
Keşke yaz olsaydı. Ya da bahar... Neden şuan kıştaydık ki? Muhtemelen biraz hasta olduğum için de soğuk hissediyordum. Ama buradaki en büyük etken büyük ihtimalle yarı çıplak oluşumdu.
Kaşlarımı çattım. Neden bir anda kıştan hoşlanmamaya başlamıştım ki? Ben kışı çok severdim!
İç çektim ve önümdeki gecelikle bakışmaya devam ettim. Banyodan çıkmadan önce saçımı bile kurutmuşken iki parça kıyafeti giyecek gücü kendimde bulamıyordum sanki. Ve ben saçlarımı kurutmayı sevmezdim!
Ben kendi kendime düşünürken kapım çalmıştı. "Mevsim?" Demir'in sesiyle irkilerek kapıya döndüm. Açtığım ağzımla ne diyeceğimi bilemeyerek anlamsızca mırıldanmıştım.
"Banyodan çıktın mı?"
Daha biraz önce bakıştığım kıyafetleri ne ara üzerime geçirdiğimi kendim bile anlamamışken yerdeki havlumu çalışma masasının önündeki sandalyeye fırlatmıştım. Tamamen refleksif bir şeydi.
"Evet," dedim kısaca. "Gelebilirsin." derken üzerimi kontrol etmiştim. İçi pamuklu olduğu için sıcacık gri bir gecelik takımıydı. Altımdakinin sadece mavi benekleri ve mor şeritleri varken üstümdekinde mavi bir tavşan figürü vardı.
Derin bir nefes alıp verdim. Ne ara giydiğimi gerçekten anlamamıştım. Kapının önüne gelip kilidi çevirip bir kaç adım gerilemiştim.
Kapı açıldı ve Demir çekingen bir ifadeyle içeri girdi. Kapıyı ardından kapattığında bana döndü. Sanki kendisi de neden buraya geldiğini bilmiyormuş gibi birkaç saniye bana bakmıştı.
Boğazını temizleyip eliyle saçlarını karıştırdı. Nedense bir anda ona sempati duyarak gülümsedim. "Beni mi merak ettin?" konuştuktan sonra bile dediklerimi sorgulamaya başlamıştım.
Ben iyi değilim. Ne oluyor bana? Yediğim bir şey mi dokundu?
Kendi düşüncelerime tekrar dalmaktan korkarak kafamı iki yana salladım. Kafamı kaldırarak ona baktığımda dediğimi, benim aksime, garipsememiş olmalı ki hızlıca "Evet." demişti.
"Çok fazla düşünerek kendini yormanı istemedim." yutkunduğunu gördüm. Bana doğru birkaç adım attı. "Anlattıklarım için pişman falan değilim. Bilmen gereken şeylerdi. Hatta geciktiğim için özür dilerim."
Aldığı nefes canını acıtmış gibi göğsünü şişeren nefesini durdurarak yavaşça vermişti. "Fakat... Bu konuda endişenmene gerek yok."
Son söylediği kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Çünkü gerek vardı. Kesinlikle endişelenmem gereken bir konuyu bu.
Muhtemelen kabarmış olan saçlarımın üzerinde elimi gezdirdim. "Daha bugün öleceğimizi düşünmüştün sanki."
Ona yandan bir bakış attığımda bakışlarındaki gerginliği görmüştüm. "Dün bile neredeyse kaçırılacaktım."
Nefesimi sesli bir şekilde dışarı verdim. "Ve sen bana endişelenme mi diyorsun?"
Kafasını salladığında gülmemeye çalıştım. "Bunun için endişelenme, çünkü senin endişelenmen gereken bir sınavın var." dedi ciddiyetle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN FAZLA NE OLABİLİR Kİ?!
Literatura Femininaİki gözü de farklı renk olan bir kız düşünün. 12 yıl boyunca yetimhanede kalmış ve çocukluğunu doğru düzgün yaşayamamış bir kız... Gerçek ailesi geliyor, onu yetimhaneden yıllar sonra alıyor. Bir DNA testi ile. 17 yıl sonra biri gelip de ona gerçek...