YİNE,YENİ, YENİDEN BENNNN GELDİM :)
NASILSINIZ, BEBEKLERİM?
Keyifli okumalar.
Bölüm şarkısı: Sezen Aksu| Yetinmeyi bilir misin
Bazen hiç ummadığın bir yerden küçük bir ışık süzmesi sana göz kırpardı. O ışık karanlığın içerisinde nokta kadar bile olsa, içini kaplayan mutluluk bütün olumsuzlukları geride bırakmaya yeterdi.
Duyduğumuz o anons bizim için küçük olan ışıktı ama doğru soru şuydu o kapıdan sızan ışık bizi doğru yere mi götürüyordu?
Herkesin yüzünde olan gülümseme benim üzerimde ağırlık yapıyordu. Kafamı kaldırıp Araf'a baktığımda aynı şey onun içinde geçerli olmalıydı ki o da düşünceli bir şekilde pis zemini izliyordu.
''Ee ne yapıyoruz?'' soruyu soran utanmasa ayaklarını kıçına vurarak ortalıkta koşturacak olan Dora'ydı.
''Araf sence doğru mu?'' sorduğum sorudan sonra Araf bakışlarını yerden çekerek bana bakmıştı.
''Bu frekansı herhangi biri kolay kolay bulamaz, hala Bölgenin yakınlarındayız muhtemelen doğru.''
''O iğrenç yerden kurtulmuşken neden tekrardan dönelim ki?'' Bu sefer konuşmaya dahil olan iğrenir yüz ifadesiyle kurduğu cümle ile Tibet'ti.
''Durum değerlendirmesi yapma gibi bir lüksümüz yok.'' Söylediğim şeyden sonra Araf gözlerini kapatmıştı. Bir şeylerin ters gittiği belliydi dilinin ucuna söylemek için kelimeler geliyordu ama söylemek istemiyor gibiydi.
''Ne demek durum değerlendirmesi yapma lüksümüz yok Hera?''
''Tibet, ba.''
''Durum değerlendirme lüksümüz yok çünkü sen Bölgeyi yok ettin, Hera izinsiz dışarı çıktı, Dora Bölgenin malını kaçırdı ve biz bu mükemmel tayfayla yardım çağrısı yapan Bölgeye gitmeliyiz neden çünkü biz ölmek istiyoruz değil mi Hera?''
Sözümü keserek sinirle söylediği cümleden sonra birden böyle bir çıkış yapmasına şaşırmıştım.
''Araf, biraz dışarı gelir misin?'' koluna dokunarak onu dışarı çıkartmak için hareketlendim bizi durduran Dora'nın ''Bunlarda iyice aşk kuşu oldu.'' Diye mırıldanması olmuştu.
Araf kolundaki elimi çekerek '' Anlamadım.'' Diyerek Dora'ya doğru yürüdü.
''Duydun, sizi burada bekleyecek halimiz yok ayrıca mevzu bizi de ilgilendiriyor.''
''Dora, kaşınma istersen Hera'dan yediğin dayak yetmedi herhalde yüzün iyileşmeden bir daha dayak yemek istiyorsun herhalde?''
''Hey, hey sakın beni aranızdaki olaya karıştırmayın.'' Cümleyi kurduğumda kapıdan çıkıyordum. Gerçekten kaos ya da yüksek sesli hiçbir şeyi kaldıracak durumda değildim.
Fazlasıyla içtiğim için başım ağrıyordu. Kapının sesini duyduğumda başıma masaj yapmayı bırakarak gelen kişiye baktım.
''Ee plan ne patron?'' sırıtarak gelen Tibet'e baktığımda ben de gülümsemiştim.
''Patron mu? saçmalama'' ciddi söylediğim şeyden sonra yüzündeki gülümseme soldu?
''Bugüne kadar canının istediği şeyleri yapan sana ne oldu? şimdi Araf'ın ağzının içine bakıyorsun.''
''Hey, hey kimsenin ağzının içine baktığım yok. sade-''
''Sadece bu lanet olası yerden çıktığımızda ne yapacağımızı bilmiyorsun.'' Sözümü keserek kurduğu cümleden sonra onu onaylamak için başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖLGE +18 ( ara verildi)
Ciencia FicciónYüksek duvarlarla örülü bir arsa ve tam ortasında tüm görkemli kasvetiyle duran simsiyah bina Kimse orada ne olduğunu ve neler döndüğünü bilmiyordu sadece kulaktan duyma birkaç cümle ve oradan çıktığını savunan birkaç tane kaçık. Elimizde ne net bir...