Hellooo yeni bölüm ile sizlerleyim :)
Hoş geldiniz bebeklerim
Bölüm şarkısı : Queen of the night - hey violet
Duyduğum cümle ile gözlerimi tekrar kapatıp açma gereksinimi duymuştum. Nasıl yani gördüğüm her şey bir simülasyon muydu?
Kafamı kaldırıp etrafa gözlerimi gezdirdiğimde benim yattığım simülasyon yatağıyla birlikte neredeyse on tane daha vardı.
Beyaz döşenmiş oda içimi sıkıştırsa da derin bir nefes alarak o daraltıyı yok etmeye çalışmıştım.
Başımda dikilen adama ''Sen?'' Soru sorarcasına söylediğim kelime ile beynimin içinde dönen soru işaretlerine cevap bulmaya çalıştım.
Yüzündeki çirkin gülümsemesiyle ''Ben?'' dedi.
''Dora nerede?''
''Birazdan seni buradan çıkaracaklar.'' Benim soruma karşılık olarak verdiği alakasız cevap ile sinir seviyem arttı.
''Sana Dora nerede dedim, buradan ne zaman çıkacağım demedim.''
''Sakin ol kızıl fırtına.'' Cümlesini duyduğumda gözlerimi açıp kapattım.
''Bana bu şekilde seslenmeyi kes yoksa-''
''Yoksa ne, beni mi öldürürsün?'' Sözümü kesip kurduğu cümleden sonra içten bir kahkaha atmıştı.
Kafayı yemiş
İç sesime hak vererek, karşımdaki adamın yüzüne baktım. İlk başta gülüşünün sesi daha sonra ise yüzündeki gülme hareketi kesilmişti.
Ayağa kalktığımda artık Meriç'in karşısında dikiliyordum.
''Patron sensin değil mi? Ne zamandan beri uyuyorum?''
''Bu soruyu toplantı odasında hep birlikteyken açıklasam iyi olacak, lütfen toplantı odasına git.''
Söylediği şeyden sonra, onu takip ederek odadan çıktım. Gördüğüm görüntü ile gerçeklikle, hayali ayırt edemeyecek duruma gelmiştim.
Nasıl olur?
Cidden nasıl olurdu? Bölgedeydik ve şu an kendi katımda bir odadan çıkıyordum. Etrafa göz gezdirdiğimde her şey yerli yerindeydi.
Kafayı yemek üzereydim. Bölge yok olmuştu, Virüs yayılmıştı, ben bir yer altı karargahında Dora'yı öldürmüştüm. Nasıl burada hiç bir şey olmamış gibi dikilebiliyordum?
Aklımda bin tane soru işareti ile toplantı odasının olduğu kata gitmek için yürümeye başladım. Katın başında olan sebilden bir bardak su doldurarak asansöre bindim. Yanıp sönen kırmızı ışıklarla başıma ağrı girmişti.
Odaya girdiğimde ağzımdan dökülen cümle ile beynime yoğun bir ağrı saplandı.
''Gerçekten bu kadar şova ihtiyacımız var mı?''
Hissettiğim hissi tarif etmek istesem bu cümleleri telaffuz edecek kelimeyi bulabileceğimi sanmıyordum.
Karşımda duran Araf, Dora, Tibet ve birkaç üstlerden kişiyi görmem ile olduğum yerde donup kalmıştım ve bu durumu sadece benim yaşamadığım bariz belliydi çünkü hepsinin yüzü bembeyaz olmuştu.
''Biri lütfen ne bokun içinde olduğumuzu söylesin.'' Cümlem bitip Araf ile gözlerimiz kesiştiğinde aklıma o romantik dakikalar ve Araf'ın bana ilanı aşk etmesi gelmişti.
Yaşananlar gerçek değil miydi?
İç sesimin sorduğu soru ile gerçeklik kavramını kaybettiğim gerçeği ile yüzleştim. Şu an gerçek miydi? ya da yine o simülasyonlardan birinde miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖLGE +18 ( ara verildi)
Ciencia FicciónYüksek duvarlarla örülü bir arsa ve tam ortasında tüm görkemli kasvetiyle duran simsiyah bina Kimse orada ne olduğunu ve neler döndüğünü bilmiyordu sadece kulaktan duyma birkaç cümle ve oradan çıktığını savunan birkaç tane kaçık. Elimizde ne net bir...