seninle geçirdigimiz her bir güne, ana ihanet ediyorsun. iflah olmaz bir aptalım ben, akıllanmak nedir bilmiyorum. hâlâ, her defasında parmaklarim resmini oksuyor, adimlarim beni sana goturuyor. hafizam bana ihanet ediyor, sesini, tebessumunu, her bir ifadeni, sacma takintilarini. uyurken cattigin kaslarini, unutmak mumkun olmuyor.
daha dün benden gitmişsin gibi ama yokluğunun verdigi sızıyı asırlardır hissediyorum sanki. rüyalarım, bedenim bile senin karşında sırt çevırıyor bana. uyumadan once optugun saclarim kipkisa artik, avcuma bile gelmiyor. kiyamadim basta ama engelde olamadim. her gece rüylarımı şenlendırıyorsun. mutlu oluyorum, belki bu sarhoş halim beni oldurecek lakin kendimi senden sakınamıyorum.
olmuyor, gercekten olmuyor veyahut beni sana bağlayan bu dünyadaki yegane sey olan anılarımızı da bırakmak gelmiyor icimden.
insanlar delirdigimi, degmeyecegini soyluyor. sen onlara bakma, yalan soyluyorlar, seni benden koparamak istiyorlar. izin vermem, izin vermem. her zaman gelecegim o soğuk taşın başına, anlamsızca saatlerimi ağlayarak susup kalacagim, icimdeki buhran beni sana goturmek icin can atacak. gözlerimi kapatacagim, baktikça icimi isitan yüzünü düşünecegim, aksi tavirlarini dusunmek bile bana iyi gelecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
izmarit sokagi
Contove unutma, ne kadar çok tebessüm edersen et, içindeki kurak topraklar yeşermeyecek. it's snowing like it's the end of the world / krobak