3

7.1K 531 42
                                    

Gözlerimin üstünde ki ağırlık yüzünden, göz kapaklarımı oynatamıyordum bile.

Yüzüme birden atılan soğuk su ile gözlerimin üstünde ki ağırlık kalktı ve gözlerimi sonunda açabildim.

İlk gördüğüm şey, siyah bir tavan oldu. Gelen yüksek ses ve her dakika sarsılmam ile helikopterde olduğumu anladım.

Gözlerimi helikopterin tavanından çekip etrafta dolaştırmam ile, tek kelime etsem kafama sıkacak gibi bakan beş asker ile karşılaştım.

Altı kişiydiler fakat sadece beşi bana bakıyordu. Bana bakmayan askere bakınca, bunun beni yakalayan asker olduğunu anladım.

O saçların hesabını vereceksin sen bekle.

Gözlerimi ondan çekip bana aralarında en kötü bakan askere bakınca, birden sinirlenip bacağımda ki yaraya sert askeri botuyla basması ile kendimi inlememek için zor tuttum. Şu an kesinlikle yüzüm kıpkırmızıydı.

Sesimin çıkmadığını görünce, tam baskıyı daha da arttıracaktı ki, beni yakalayan askerin sesi geldi.

"Yeter Onur, yine bayılacak yoksa. Karargaha ayık götürelim." dedi

İsminin Onur olduğunu öğrendiğim asker, son kez yarama biraz daha basıp, "Emredersiniz komutanım." dedi ve ayağını yaramın üstünden kaldırdı.

Beni yakalayan asker konuştuğuna göre, timin komutanı o idi. Başka kimse sesini çıkartmamıştı.

Helikopter yine sessizliğe bürünmüştü. herkes bana bakıyordu hâlâ, bu sefer o da bakıyordu.

Yattığım yerden olabildiğince doğrulup oturmaya çalıştım. Alnımdan akan terler, yüzümden aktıkça ağzıma doğru yol çiziyorlardı. Ter damlaları dudaklarımın üstüne gelemeden, kolumla yüzümü sildim.

Hâlâ üstümde bir yorgunluk vardı. Gözlerimi kapatıp, başımı helikopterin kapısına dayadım.

🪖

Helikopterde yaşanan olayın üstünden, 2 saat 34 dakika geçmişti.

Sanırım karargaha yaklaşmıştık, helikopterin camından aşağıda ki şehir gözüküyordu.

On beş dakika sonra, sonunda inişe geçiyorduk.

Helikopterin yavaş yavaş alçalması, asansördeymişim gibi karnımı kasıyordu.

Bu hissi çok severdim.

Yere inmemiz ile helikopter kapısının yanında oturan asker, kapıyı açtı ve dışarı atladı.

Herkes inerken son da, beni yakalayan asker ve ben kaldık. Kolumdan sertçe tutup ayağa kaldırdı ve helikopterin kapısından dışarı fırlattı.

Yok aga ben bunu öldüreceğim kesin.

Yere düşecekken, son anda dengemi sağlayıp ayakta kalmayı başardım.

O da yanıma gelip yine ve yine kolumdan tutup, timin rütbeye göre sıraya dizildiği yere doğru yürümeye başladı. Tabi bende arkasından sürükleniyordum.

Sonunda kolumu bırakıp yerine geçmesi ile karşısında, omuzlarında olan yıldızlardan Yarbay olduğunu anladığım komutana, bir adım öne çıkıp tekmil verdi.

"Yüzbaşı Alparslan Serter Çakırgöz, Görev başarıyla yerine getirilmiştir komutanım. Arz ederim." dedi ve yerine geri bir adım attı.

Yarbay, "Aferin beyler. İki gün izinlisiniz." diyip bana döndü.

"Bu kim Yüzbaşım?"

Alparslan bana kısa bir bakış atıp, tekrar komutanına döndü. "Gelirken karşılaştığımız, bir grup itin başı komutanım."

"Bu bir grup itten, benim neden haberim yok Yüzbaşı? Nerden çıktı birden bire?"

"Komutanım çok ani oldu. Bir baskına gittikleri çok belliydi. Size haber verecektim fakat, bağlantılar kesilmişti. Haber veremeden önlemek zorunda kaldık."

"Bu konuyu sonra konuşacağız Yüzbaşım." dedi ve kafasıyla beni gösterip; "Şimdi şunu halledin, sorgusuna sen gir." diyip ellerini arkasında bağlayıp karargah binasına doğru yürümeye başladı.

Dayak yemezsek iyiydi.

———————

yine yazar olup çıktım aq çok acım iftara on dakika var tantuni gömecem ÇOK HEYCANLANAFIM😉😉😉

DAĞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin