5

7.5K 530 35
                                    

Generalin yanımızdan ayrılması ile postası, beni kalacağım odaya doğru yönlendirdi.

Kalacağım odaya geldiğimde, oda da gözlerimi gezdirdim ve derin bir iç çektim.

Özlemiştim evimi.

Fazla oyalanmamak adına hemen üstümde ki paçavralardan kurtulup, kendimi banyoya attım.

Yarım saat süren bir banyodan sonra, havluyu bedenime sarıp banyodan çıktım. Yatağın yanında olan dolabın yanına gidip kapağını açtım ve gözlerimi şanlı üniformam da gezdirdim.

Bu üniformadan başka bir şey bana haram aga.

Saçlarımı kısaca kurutup, hemen üniformayı dolaptan çıkardım ve üstüme giymeye başladım. Giyinme işi bittikten sonra, son eksiğimi tamamlayıp bordo beremi başıma taktım.

Tamamdır hazırdım.

Aynadan son kez kendime bakıp, odadan çıktım ve generalin odasını öğrenmek için bir Er'i durdurdum.

Er esas duruşa geçip "Er Muhammet Deniz/Diyarbakır Emredin komutanım." diye tekmil verdi.

"Muhammet beni generalin odasına götür." dedim sert bir ses ile.

Muhammet "Emredersiniz komutanım." diyip önden yürümeye başladı.

Kısa bir yürüyüşten sonra generalin odasına geldiğimizde Muhammet, baş selamı verip yanımdan ayrıldı.

Son kez üstümü düzeltip, kapıya üç kez tıklattım. Bir kaç saniye sonra içeriden gelen "Gel." komutu ile, kapıyı açıp içeri girdim.

Sağ elimi göz hizama getirerek, "Üsteğmen Birçe Başat/Şanlıurfa emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım." diye tekmil verdim.

Generalin gözleri üstüme değince, otomatikman sırtımı daha da dikleştirdim.

"Otur üsteğmen."

Kıpırdamadım.

"Otur lan!"

Oturdum.

General sabır çekip yüzüme dik dik bakmaya başladı. Birden yüzüne doğan gülümsemesi ile, hafif güldü.

"Sonunda seni kanlı canlı görebildik üsteğmenim."

Dudağım hafif yana kıvrıldı.

"Ölmek için değil öldürmek için burdayım komutanım."

Gülerek başını sallayıp, birden yüz ifadesini ciddileştirdi. "En kısa sürede, bir time atanacaksın üsteğmenim. Üstler bu konuyu hâlâ tartışıyor, ya yeni bir tim kurulacak, başında sen olacaksın. Ya da düşündüğümüz bir time komutan yardımcısı olarak gideceksin."

"Büyük ihtimal, düşündüğümüz time yardımcı olarak gideceksin fakat, bilemiyorum yeni bir tim kurulması da olanak."

"Her türlü göreve daima hazırım komutanım. Vatanıma hizmet edeyim yeter bana."

"Biliyorum Birçe, her türlü göreve hazırsın. Seni de bu yüzden istiyorlar."

Kim istiyordu? anlamamıştım.

"İstiyorlar, derken komutanım? Kim istiyor?" diyerek aklımdan geçenleri dilime döktüm.

"Düşmanlarımız istiyor Birçe. Bu planlı bir oyundu, Şiyar senin onlardan olmadığını biliyordu."

Nasıl olurdu? Kendimi belli ettirmediğimden adım kadar emindim, anlaması imkansızdı.

"Komutanım kendimi belli ettirmediğimden adım kadar eminim. Böyle birşeyin olması imkansız, ben özel olarak eğitildim."

"Sen belli ettirmedin zaten Birçe, o en başından beri biliyordu. Konvoyu basacak timi de biliyordu, senin asker olduğunu da. Timin o bölgeye gelmesi için, önceden yakın bir köye eylem yaptırdı. Halledilmesi kolay olacak adamlarını gönderdi timin konyovla karşılaşması için."

"Evet, senin bu eylemden haberin yoktu. Herşey senden gizli gelişti, bu haber gelmeden önce çoktan tim yola çıkmış, varmıştı bile. Engel olamadık."

"Daha sonra haber gelince, time ulaşmaya çalıştık fakat hiç bir şekilde bağlantı kurulamıyordu. Mecburi haberin gelmesini bekledik."

Ulan madem benim asker olduğumu biliyordu, neden öldürmemişti? Elinde büyük bir fırsat vardı.

"Araştırdık iyice bu konuyu, saçma şeyler ortaya çıktı kızım."

"Tarih 2020 6 temmuz. Bu tarihte olanları hatırlıyor musun Birçe?"

"Hayır komutanım aklımda canlanan pek birşey yok." dedim sıkıntılı bir nefes vererek.

General kafasını hafifçe sallayıp, "Kırmızı liste de olan terörist, Kod adı ile Zincir. Zincir'in Şiyar'ın abisi olduğu ortaya çıktı."

Duyduklarım ile dumura uğramıştım, Zincir'in sadece bir kız kardeşi vardı o da 2016 yılında kendi adamlarının kardeşine tecavüz etmesi ile iç kanamadan ölmüştü.

Şiyar ile kardeş olmaları imkansızdı.

"Nasıl olur bu komutanım? Zincir'in sadece kız kardeşi var idi ona da olanları biliyorsunuz zaten."

"Manevi abisiymiş. Şiyar'ı babası, annesini öldürdükten sonra bir adama para karşılığında satmış. Tabi tahmin edersin ki o adam da Zincir'in babası. Adamın adı; Murat."

"Birlikte büyümüşler, fakat Murat hiç bir şekilde Şiyar'ı kayıtlara oğlu diye geçirmemiş. Nedenini bilmiyoruz. Murat öldükten sonra, Şiyar'e ve kız kardeşini büyütmek Zincir'e kalmış. Birlikte büyümüşler yani kısaca, daha sonra Zincir terör işlerine bulaşınca Şiyar da ondan bakıp atılmış bu illete."

"6 Temmuz günü Zincir'i öldürdüğün tarihte haberin Şiyar'a gitmiş. O da senden öc almaya o zamandan yemin etmiş it."

İşittiklerim normal şeyler değildi, fazla değişikti. Ama bu olanları nasıl öğrenmişlerdi bizimkiler?

"Siz bunları nereden öğrendiniz komutanım? Yıllar önce yaşanan şeyler, neden şimdi açığa çıktı?"

"Bunu duymak seni daha çok şaşırtacak üsteğmenim ama.. Bunları anlatan kişi Zincir'in çocukluk arkadaşı."

Ne? Daha ne duyacaktı bu gariban kulaklarım aq.

"Elimize ulaşan bir defter ile öğrendik bunları. Defterin ilk sayfasın da  'Eğer bu defter elinizdeyse ben çoktan ölmüşümdür, beni aramaya kalkışmayın ben bir ölüyüm.'  yazıyordu. Yinede araştırdık fakat, adamın gerçekten ölü olduğunu öğrendik."

"İçinde yazanlar da bizi buraya sürükledi üsteğmenim. Seni geldiğin an bir time atayabilirdik fakat, şu an dağlardan uzak olman lazım bir süre."

"Komutanım duyduklarım hiç normal şeyler değil, fakat dağlardan uzak olmak ne demek? Hep böyle boş boş oturacak mıyım?" dedim bozguna uğramış sesim ile.

"Bir süre evet üsteğmenim, boş boş oturacaksın gerekirse. Şu an tehlike fazla bir haber geldiğin de bu işi halledeceğiz. Şimdi çıkabilirsin." diyerek açık açık odadan kovdu.

Ayağa kalkıp baş selamı verdim ve odadan çıktım.

Hay anasını tüm bokluklar beni buluyor.




——————-

oha amk ne çok yazmışım cokcokcokcok yoruldum kitap yazmak benlik değil aga

DAĞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin